Bu yazıda Afrodisyas Antik Kenti'ndeyiz. Bu ve bunu takip eden yazılarımda sizlere son iki yılda ziyaret ettiğim antik kentlerden bahsedeceğim. Arkeoloji sevenler bu yazı dizisini kaçırmasın :)
M.Ö. 6. yüzyılda kurulan Afrodisyas, Aydın ili Karacasu ilçesinin Geyre Mahallesi'nde bulunuyor. 2017 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Afrodisyas için Roma İmparatoru Augustus "Tüm Asya'dan kendime bu kenti seçtim" demiştir.
Bizans İmparatorluğu döneminde bölge Karya olarak adlandırılmıştır. 13. yüzyılda buraya yerleşmeye başlayan Türkler Karya ya da Kayra yerine Geyre ismini kullanmaya başlamıştır.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz görkemli yapı Tetrapylon. Tetrapylon, Yunanca "dört kapı" anlamına gelmektedir. Bu kapı ile şehrin ana caddesi Afrodit Tapınağı'nın önündeki avluya bağlanmıştır.
Afrodisyas şehri Yunan Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit'e adanmıştır. Şehrin ismi de Afrodit'ten gelmektedir. Yukarıdaki fotoğrafta Afrodisyas'taki Afrodit Tapınağı'nın kalıntılarını görmektesiniz.
Afrodit'in doğumu ile ilgili efsane şöyledir: Gaia'nın(Yeryüzü) kocası Uranos egemenliğini kaybedeceği gerekçesiyle çocuklarından korkmaya başlamıştır. Bu nedenle onları yerin derinliklerine (yani anneleri olan yeryüzü Gaia'nın içine) hapsetmektedir. Çocuklarından biri de Yunan Mitolojisi'nin baş tanrısı olan Zeus'un babası Kronos'tur. Bu duruma artık dayanamayan Gaia oğlu Kronos'a bir hançer vererek babasından intikam almasını istemiştir. Kronos bu hançerle babasının cinsel organını kesmiştir. Uranos'un cinsel organı denize düşmüş ve onun oluşturduğu köpüklerden Afrodit doğmuştur. Afrodit denizden doğduktan sonra Kıbrıs Adası'nda karaya çıkmıştır.
Görsel: https://tr.wikipedia.org-Venüs'ün Doğuşu (Botticelli) |
Afrodit'in Roma Mitolojisi'ndeki karşılığı Venüs'tür. İtalyan ressam Sandro Botticelli'nin 1486 tarihli Venüs'ün Doğuşu isimli meşhur tablosunda Afrodit'in bir istridye kabuğu içerisinden denizden çıkışı tasvir edilmiştir. Yukarıda bu tabloyu görmektesiniz.
Beni Afrodisyas'a getiren yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz stadyum oldu. Fotoğrafını ilk gördüğümde çok etkilendim ve burayı mutlaka görmeliyim dedim.
M.S. 1. yüzyılda inşa edilen 270 metrelik bu stadyum dünyanın en iyi korunmuş ve en büyük stadyumlarından biridir. Antik kentin nüfusu 10 bin civarında olduğu halde 30 bin kişilik oturma alanı bulunmaktadır. Geçmişte burada atletizm müsabakaları ve gladyatör dövüşleri yapılmıştır.
Yukarıdaki fotoğrafta ise Bouleuterion'u yani meclis binasını görmektesiniz. Burası, şehrin yerel yönetiminin meclis binası olarak kullanılmasının yanı sıra tiyatro ve konser gibi etkinlikler için de kullanılmıştır. 1.700 kişilik kapasitesi bulunmaktadır.
(Görsel: https://arkeofili.com/ara-gulerin-gozunden-tum-ayrintilariyla-aphrodisias-1958) |
Ara Güler, Afrodisyas'ın tanınmasında çok önemli bir yere sahiptir. 1958 yılında Kemer Barajı'nın açılışı için fotoğraf çekmek üzere Aydın'a giden Ara Güler, kestirme yoldan gitmeye çalışırken kaybolmuş ve Geyre'ye gelmiştir. Geldiği köydeki kahvehanede antik sütun başlıklarının masa olarak kullanıldığını gördüğünde çok şaşırmıştır. Köylülerin antik kentten kalan mermer eserleri günlük yaşamda kullandıklarını, hatta evlerini inşa ederken antik kentin sütunlarını kullandıklarını görmüştür. Buradaki köylülerin antik kent kalıntıları ile iç içe olan yaşamını görünce harika fotoğraflar çekmiştir.
(Görsel: https://arkeofili.com/ara-gulerin-gozunden-tum-ayrintilariyla-aphrodisias-1958) |
Ara Güler burayı bulduğu gün ile ilgili röportajında şu ifadeleri kullanmıştır: "Böyle acayip bir yer hayatımda görmedim. Harabe dediğin harabedir. Ama bu öyle değil, bu bambaşka. Bu, tarih içinde yaşayan bir şehir. Baktım ki taşların içinden suratlar bana bakıyor. Hemen aklıma röportajın adı geldi, Afrodisyas çığlığı. O taşlar bana bakıyor ve 'beni buradan kurtar' diye çığlık atıyor."
(Görsel: https://arkeofili.com/ara-gulerin-gozunden-tum-ayrintilariyla-aphrodisias-1958) |
Ara Güler'in burada çektiği fotoğrafları Amerika'daki Times dergisine göndermesinin ardından bu fotoğraflar büyük yankı uyandırmıştır. Amerika'dan arkeologlar burayı ziyaret etmeye gelmiştir. Yani, Afrodisyas Ara Güler sayesinde dünya çapında tanınmış ve bu tanınma Afrodisyas'ın gün yüzüne çıkarılmasını sağlamıştır.
(Görsel:https://www.aphrodisias.org/prof-dr-kenan-tevfik-erim) |
Afrodisyas'ın kaderinde çok önemli bir yeri olan Prof. Dr. Kenan Tevfik Erim bu fotoğraflardan sonra Afrodisyas'ı görüp hayran kalmış ve 1961 yılında, onun başkanlığında Afrodisyas kazıları başlamıştır. New York Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümü mezunu olan Prof. Dr. Kenan Tevfik Erim, vefat ettiği 1990 yılına kadar, yani 30 yıl bu antik kentin kazı başkanlığını sürdürmüştür.
Ömrünü Afrodisyas'a adayan Prof. Dr. Kenan Tevfik Erim'in mezarı da antik kentin içerisinde yer almaktadır. Bu benim ilk kez karşılaştığım bir şey. Sevdiği bir şeye bu kadar kendini adaması gerçekten hayranlık uyandırıcı.
Afrodisyas mermeri ve heykeltraşları ile ünlüdür. Şehrin çevresinde kaliteli ve zengin mermer yatakları bulunmaktadır. Afrodisyas Heykeltraşlık Okulu 5. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Afrodisyas mermerinin kalitesi ve heykeltraşların hüneri birleşince ortaya gerçekten harika ürünler ortaya çıkmıştır.
Genelde bir antik kenti gezdiğinizde buradan çıkan eserleri görmek için şehirdeki müzeye gitmeniz gerekir. Ancak Afrodisyas'ta bizzat antik kent alanı içerisinde kurulan bir müzede bunları görebiliyorsunuz. Aşağıda burada yer alan eserlerden bazılarını paylaşıyorum.
Yukarıdaki fotoğrafta, bu müzede bulunan Afrodisyas Afroditi'ni görmektesiniz. Afrodit heykelleri genelde yarı çıplak olduğundan bu tepeden tırnağa örtülü kadın heykelinin Afrodit'i temsil etmesine şaşırmış olmalısınız. Sanki "Milo Venüsü" ve "Afrodisyas Afrodit"i bambaşka kişiler gibi öyle değil mi :)
Yukarıdaki fotoğrafta ise Afrodit'in hizmetkarları olan Üç Güzeller'in tasvirini görmektesiniz. Üç Güzeller'in isimleri Euphrosyne (Neşe), Aglaia (Görkem) ve Thaleia (Tazelik)'dır.
Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz eserde ise Prometheus'un Herakles tarafından kurtarılışı tasvir edilmiştir. Bu hikayeden kısaca bahsetmek isterim. Prometheus insanlara ateşi verdiği için Tanrı Zeus tarafından cezalandırılarak Kafkas Dağları'na bağlanmıştır. Her gün gelen bir kartal Prometheus'un ciğerini yemektedir. Herakles kartalı öldürerek Prometheus'u bağlı bulunduğu yerden kurtarmıştır. Herkül olarak bilinen Herakles Yunan Mitolojisi'ndeki kahramanların en büyüğüdür. Yukarıda Herakles'in Prometheus'un kelepçelerini çözdüğü bu anı görmektesiniz.
Bu fotoğraftaki eserde ise Nysa ve kucağındaki bebek Dionysos'u görmektesiniz. Dionysos, satirin elindeki üzüm salkımına uzanırken tasvir edilmiştir. Dionysos Şarap ve Eğlence tanrısı olduğundan bu betimleme beni gülümsetti. Bir sonraki yazımda Dionysos'a adanmış bir kent olan Knidos Antik Kenti'ni anlatacağım. Orada Dionysos'tan daha detaylı bahsedeceğim.
(Görsel:https://de.wikipedia.org/wiki/Leopold_Kiesling) |
Afrodit'in şehrine veda ederken son olarak Eros ve Ares'e de değinmek isterim. Attığı oklarla insanları birbirine aşık eden Eros, Aşk Tanrıçası Afrodit ile Savaş Tanrısı Ares'in çocuğu olarak bilinmektedir. Eros, genelde heykellerde Afrodit'in yanında kanatlı bir çocuk olarak tasvir edilmektedir. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, Avusturyalı heykeltraş Leopold Kiesling'e ait bu heykelde Afrodit, Ares ve Eros birlikte yer almaktadır.
Bu arada Aşk ve Savaş'ın birlikteliği ilginç bir detay. Herkes Aşk'ı temsil eden Afrodit'e aşıkken, Afrodit Savaş'ı temsil eden Ares'e aşık. Aşk ile savaşın ilişkisi burada başlıyor ve bu yüzden aşka sahip olmak için savaşmayı bilmek gerekiyor sanırım :)
Yorumlar
Yorum Gönder