Ana içeriğe atla

Sagalassos Antik Kenti&Antoninler Çeşmesi

 

Geçen hafta paylaştığım yazıda bahsettiğim üzere, bu yazımda Sagalassos Antik Kenti'ni anlatacağım. Elbette, 1.700 metre yükseklikte yer alan ve çok geniş bir alana yayılan bu büyüleyici yerde geçirdiğim 3,5 saati her detayıyla anlatmam mümkün değil. 


Sagalassos Burdur'un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun adı da Sagalassos'un zaman içerisinde türetilmesi ile verilen bir isim. Antik kent yüksek bir dağın yamacında kurulu iken, Selçuklular Anadolu'ya geldiklerinde antik kentin aşağısında yer alan ovaya, bugünkü Ağlasun ilçesine yerleşmişlerdir. 


Sagalassos Antik Kenti, bir Anadolu halkı olan Luviler tarafından kurulmuş ve M.Ö. 333 yılında Büyük İskender tarafından fethedilmiştir. M.Ö. 25 yılında ise Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Burada bulunan yapıların çoğu Roma dönemine aittir. Sagalassos Antik Kenti 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır. 


Sagalassos, Roma İmparatoru Hadrian döneminde Roma İmaparatorluğu'nun Pisidia eyaletinin başkenti olarak tayin edilmiş olup, oldukça büyük ve görkemli bir şehirdir. Bu zengin Roma şehri M.S. 590 yılındaki depremde yerle bir olmuştur. 

Ancak yukarıda belirttiğim üzere yüksek bir dağın yamacına kurulu olmasının da etkisiyle, depremlere rağmen, büyük ölçüde korunarak günümüze kadar gelmiştir. Bu haliyle Anadolu'nun en iyi korunmuş antik kentlerinden biridir.


Sagalassos'taki arkeolojik kazılar çok yakın bir tarihte, 1990 yılında başladığından burada yapılacak çok iş var. Ama şehir büyük ölçüde korunmuş olduğundan, kazıların başlangıcı çok eski tarihlere dayanmasa da şimdiden bile görecek çok şey var. Kazılar Belçika'nın Leuven Katolik Üniversitesi tarafından yapılmaktadır. Bu nedenle antik kentte gezerken Felemenkçe tabelalara da rastlıyorsunuz. 


Sagalassos'ta görülecek çok fazla eser olduğundan ve şehir çok geniş bir araziye yayılmış olduğundan, bu antik kenti görmek için en az 2 saatinizi ayırmanız gerekiyor. Antik kenti gezerken ne tarafa gideceğinizi şaşırabilirsiniz. Özellikle benim gibi yer-yön duygusu olmayan biriyseniz antik kenti gezmek için girişte yer alan rotaları takip edebilirsiniz. Antik kentin girişindeki tabelada 3 rota bulunuyor. Bu rotalar 1 saatlik, 2 saatlik ve 4 saatlik yürüyüş yollarından oluşuyor. Ben 3,5 saatte tamamladım. 


Sagalassos'u anlatmaya buradaki en önemli ve en dikkat çekici eser olan Antoninler Çeşmesi ile başlamak istiyorum. Yazının girişindeki fotoğraf da yine bu çeşme önünde çekildi. Yukarıdaki fotoğrafta uzaktan görünüşünü paylaşıyorum. Aşağıda detaylara ineceğiz. 


M.S. 160-180 yılları arasında yapılan bu çeşme Roma İmparatorluğu'nun Antoninler Hanedanlığı döneminde yapıldığı için Antoninler Çeşmesi adı verilmiş. Çeşmenin yapımında meşhur Afrodisyas mermeri kullanılmış. Bu arada, Afrodisyas'ı merak edenleri "Afrodisyas Antik Kenti ve Tanrıça Afrodit" başlıklı yazıma davet ediyorum. 

Antoninler Çeşmesi Sagalassos'un en muhteşem ve en çok öne çıkan yapısıdır. Bildiğiniz üzere antik kentlerdeki kazı çalışmalarında buluntular yeniden yerine yerleştirilerek eski eserler ayağa kaldırılmaktadır. Restorasyonu 2010 yılında tamamlanan Antoninler Çeşmesi'nin %85'i kendi orijinal taşlarından oluşmaktadır. Tıpkı 2000 yıl önce olduğu gibi karşımızda olan bu çeşmenin hala orijinal kaynağından içilebilir su akmaktadır. Bu gerçekten muhteşem bir görüntü. 


Antoninler Çeşmesi'ni süsleyen birbirinden güzel heykeller bulunuyor. Bu heykellerin asılları Burdur Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Burada replikaları yer alıyor. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz Dionysos ve Satyr heykelinin orijinalini yazının devamında, müzeden bahsettiğim kısımda paylaşıyorum. 


Antoninler Çeşmesi'nin bir diğer adı Aşıklar Çeşmesi. Oraya giderken bu ismin verilme sebebini araştırmamıştım. Bu yazıyı yazarken merak ettim ve bu ismin bir aşk efsanesine, Isabella ve Antonin'in hikayesine dayandığını öğrendim. Bu hikayeden size de bahsedeyim. 

Bir zamanlar Sagalassos'ta Isabella adında güzel bir kız yaşıyormuş. Isabella'nın babası kızını şehre su getirerek dünyanın en güzel çeşmesini yaptıran kişiyle evlendireceğini açıklamış. Kral bunu duyunca Isabella'nın oğlu Hektor ile evlenmesi halinde istenilen çeşmeyi yaptıracağını söylemiş. 

Ama Isabella kimselere söyleyemese de Antonin'e aşıkmış. Antonin'in böyle bir çeşmeyi yaptırabilecek parası yokmuş. Bunun için ganimet elde edip geri dönerek çeşmeyi yaptırabilmek için Isabella'yı Sagalassos'ta bırakıp savaşa gitmiş. Ancak babası Isabella'ya sormadan kralın teklifini kabul etmiş, yani Isabella ile Hektor'un evlenmesini onaylamış. Hektor'un Isabella ile evlenmek istediğini duyan Antonin topladığı ganimetlerle hızlıca Sagalassos'a dönmüş. 

Ordunun seferden dönüşü kutlanırken Isabella tüm şehrin önünde Hektor yerine Antonin'i dansa kaldırmış. Kralı gelse istemiyorum demiş de olabilir :) Buna sinirlenen Hektor okçulara emir vererek Antonin'i vurmalarını söylemiş. Okun geldiğini gören Isabella Antonin'i iterek kurtarmış, fakat ok Isabella'nın boynuna saplanmış. Isabella Antonin'in kollarında ölürken Antonin'den ikisinin anısına bu çeşmeyi yaptırmasını istemiş. 


Isabella'nın ölümünün ardından Antonin de zehir içerek intihar etmiş. Antonin intihar notunda savaştan getirdiği ganimetle Isabella için yaptırmak istediği çeşmenin yaptırılmasını vasiyet etmiş. Gerçek aşka inananların onları hatırlamaları için çeşmenin isminin Aşıklar Çeşmesi konulmasını istemiş. Antonin'in vasiyetine uygun olarak dünyanın en güzel çeşmesi yaptırılmış. Bu hikayeye istinaden Antoninler Çeşmesi'nden birlikte su içen kişilerin birbirlerine aşık olduklarına inanılmaktaymış.


Sagalassos'ta Antoninler Çeşmesi dışında bir çeşme daha bulunuyor. Başka antik kentlerde de çeşmeler var. Fakat Sagalassos antik kentinde hala suyu akan iki çeşmenin bulunması onu özel kılıyor. Anadolu'daki antik kentlerde başka bir örneğini görmedim. 


Yine bu çeşmeden de su içebilirsiniz.


Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz yapı Kahramanlar Anıtı. Anıtın üzerinde dans eden kızların tasvirleri görülmektedir. 


Yukarıdaki fotoğrafta Sagalassos'un tiyatrosunu görmektesiniz. Sagalassos zaten yüksek bir yerde yer aldığından tiyatronun manzarası da çok güzel. Tiyatro oldukça büyük, 9.000 kişilik kapasitesi bulunuyor. 


Burası bouleuterion, yani kent meclisi. Bu meclis binası M.Ö. 100 yılı civarında inşa edilmiştir. Yunan-Roma şehirlerinde şehir merkezinde bu meclis binaları bulunuyor, burada toplumsal konular tartışılıyordu. 


Burası Sagalassos'un nekropolü, yani mezarlığı. Kaya üzerine yontulmuş bu girintiler ise kaya mezarları. Bu oyukların içerisine ölülerin külleri ve kemikleri konuluyormuş.


Antoninler Çeşmesi'nin hemen yanında yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz tünel yer alıyor. M.Ö. 1. yüzyıldan kalma bu tünelin yapılış amacı ve nereye kadar devam ettiği henüz bilinmemektedir. Tünele girdiğinizde ilk 30 metrelik kısmını yürüyebilirsiniz. Bu kısım ilerledikçe dikleşen merdivenlerden oluşuyor, tünelin devamı ise kapalı. İleride burada da kazılar yapılır ve açılırsa bu tünelin gizemini öğrenebileceğiz. 


Evet, Sagalassos'tan sizinle paylaşmak istediğim eserleri tamamladık. Şimdi biraz da buradan çıkarılan eserlerin sergilendiği Burdur Arkeoloji Müzesi'nden bahsedelim. 


Sagalassos Antik Kenti'ni görmeye gittiğinizde Burdur şehir merkezinde bulunan Burdur Arkeoloji Müzesi'ni de gezmeyi unutmayın. Ben bu müzeyi çok beğendim. Sizinle burada gördüğüm eserlerden bazılarını paylaşacağım. İlk olarak, yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, İntikam Tanrıçası Nemesis'in heykeli ile başlayalım.


Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz eser Satyr Heykeli. Sagalassos'taki Hadrian Çeşmesi'ne aittir. 


Burada ise Dionysos ve Satyr Heykeli'ni görmektesiniz. Sagalassos Antik Kenti'ndeki Antoninler Çeşmesi'ne aittir. Afrodisyas mermerinden yontulmuştur. Afrodisyas mermeri ile yapılan eserler gerçekten kendini belli ediyor. Müzeyi gezerken buradaki eserlerin güzelliği ve kalitesine hayran kaldım.


Yukarıdaki fotoğrafta Yunan Mitolojisi'nin baş tanrısı olan Zeus'un büstü yer alıyor. 


Burada ise bir güneş saatini görmektesiniz. Aslan ayağı şeklindeki bu güneş saati motiflerle süslenmiş çok estetik bir eser. Knidos antik kentini anlattığım yazıda bahsettiğim üzere; antik çağda zaman güneş saati ile hesaplanıyordu. Güneş saatinin ortasına bir çubuk yerleştirilerek bu çubuğun gölgesinin üzerine düştüğü rakam ve sembollerden saatin kaç olduğu anlaşılıyordu.


Evet, böylelikle güzel bir anıyı daha geride bıraktık ve Sagalassos'a hoşçakal deme zamanı geldi. Yaptığım seyahat planına göre Sagalassos'u gördükten sonra Antalya'ya doğru yola çıkacaktım. Ertesi gün için seçtiğim adres Antalya'daki Perge Antik Kenti'ydi. Bir sonraki durağım olan Perge'yi önümüzdeki hafta paylaşacağım yazıda anlatacağım. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan

Efes Antik Kenti Antik Yunan medeniyeti her zaman ilgimi çekmiştir. Benim için bu ilgiyi doruğa ulaştıran ve bu eserlerin peşinden şehir şehir gezmeme neden olan şey yıllar önce Efes Antik Kenti'ni görmek oldu. Bu nedenle benim için Efes'in yeri ayrıdır. Efes Antik Kenti İzmir'in Selçuk ilçesinde yer almaktadır. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan Efes Antik Kenti tiyatro, tapınaklar ve diğer eserler ile muhteşem bir görsel şölendir. Görkemli bir geçmişi olan Efes, bu toprakların Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından, Asya eyaletinin başkenti olmuştur. Efes'te inşa edilen Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmektedir. İngilizler tarafından götürülen Artemis Tapınağı'nın parçaları British Museum'da sergilenmekte   olduğundan, tapınağın bulunduğu yerde birkaç sütundan başka bir şey görmeniz mümkün değildir. Yukarıdaki Antik Yunan haritasından da göreceğiniz üzere, Efes dışında daha başka birço

Laodikya Kilisesi ve Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlık

Bir önceki yazıda Denizli'de bulunan Laodikya Antik Kenti'nden bahsetmiş ve Roma İmparatorluğu döneminden kalan eserleri anlatmıştım. Laodikya Antik Kenti'ndeki yerleşim Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın yayılmasından sonraki dönemde de devam ettiğinden bu antik kentin bir de kilisesi bulunuyor. Bu dönemde yapılan ilk kiliselerden biri olan Laodikya Kilisesi'ni anlatacağım bu yazıda Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlığın ilişkisinden de bahsedeceğim.   Bildiğiniz üzere; Antik Yunan devletlerinde ve devamındaki Roma İmparatorluğu'nda çok tanrılı bir din anlayışı mevcuttu. Bizim Yunan Mitolojisi olarak adlandırdığımız yapı aslında o dönemdeki inanç sistemini oluşturuyordu. Dolayısıyla, Yunan ve Roma döneminden kalan antik kentlerdeki kutsal mekanlar Zeus, Apollon, Artemis gibi tanrı ve tanrıçalara adanan tapınaklardır.  Laodikya Antik Kenti'nde de, bir önceki yazımda bahsettiğim, Apollon, Artemis ve Afrodit'e adanan, yukarıdaki fotoğrafta yer alan tapına

Salvador Dali'nin Evrenine Yolculuk

Salvador Dali yaşamı ve yapıtlarıyla beni kendisine hayran bırakan bir sanatçı. Bu nedenle onun doğduğu şehre gidip, onun kurduğu müzeyi görmek istedim. Salvador Dali, İspanya'nın Katalonya bölgesinde yer alan Figueres şehrinden. Dali Müzesi de yine bu şehirde bulunuyor. Figueres'e Barselona'dan trenle 1,5 saatte ulaşılabiliyor. Bu yaz Barselona'ya gittiğimde, oradan Figueres'e geçerek Dali'nin yaşadığı diyarı ve müzesindeki eserleri görme fırsatı buldum. Dali'nin müzesine doğru yürürken karşıma çıkan küçük bir meydanda buna rastladım, Dali! Müze girişine uzanan merdivenlerdeyim. Figueres çok büyük bir yer olmadığından yürüyerek müzeye ulaşmam zor olmadı.  Karşınızda Dali müzesi. Bu bina eskiden tiyatro binası olarak kullanılıyormuş. Bu dönemde Dali ilk sergisini yine bu binada açmış ve o zaman henüz 14 yaşındaymış. 1930'lu yıllarda İspanya iç savaşı sırasında harap hale gelen bu bina 1960'lı yıllarda belediye ta

Batı Karadeniz'in Gizli Hazinesi: Pompeiopolis Antik Kenti

  Roma İmparatorluğu'ndan kalan antik kentler denilince hep Ege ve Akdeniz bölgesi akla gelir. Oysa Karadeniz Bölgesi'nde de birçok antik kent bulunuyor. Yalnızca henüz kazıları tamamlanmadığı için çok fazla kişi tarafından bilinmiyor. İşte Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yer alan Pompeiopolis Antik Kenti de bunlardan biri.  (Görsel: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pontus_Krallığı) Kastamonu, geçmişte Karadeniz'de hüküm süren Pontus Krallığı sınırları içerisinde yer almaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Romalılar'ın Pontus Krallığı'nı ortadan kaldırmalarının ardından Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaleti içerisine dahil edilmiştir. Pompeiopolis, şehri fetheden Romalı komutan Pompeius tarafından M.Ö. 65 yılında, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde kurulmuştur. Kent daha sonrasında Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaletinin başkenti ilan edilmiştir. Türkler'in Anadolu'ya girmesinden sonra, 1213 yılında, bu bölge Çobanoğulları Beyliği'nin hakimiyet