Ana içeriğe atla

Belgrad




2018 yılının ilk seyahatini Belgrad'a yapmıştım ve Mart ayında inanılmaz soğuk bir hava olmasına rağmen güzel bir tatil olmuştu. Belgrad'a gitmek için vize gerekmediğinden, uçak biletinizi alarak rahatça Belgrad yollarına koyulabilir ve güzel bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Birkaç günlük bir seyahat planlıyorsanız aşağıdaki önerilerim size fikir verebilir. 

Öncelikle yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, Belgrad'da gördüğüm en güzel kilise olan Aziz Mark Kilisesi ile başlayalım. Sırp-Ortodoks kilisesi olan bu kilise 1940 yılında tamamlanmış. 



Belgrad'a giderseniz bu güzel kiliseyi görmeden gelmeyin. Belgrad'ın merkezinden 5-10 dakika yürüyerek ulaşabilseniz de -15 derecede o yol bana yarım saat gibi gelmişti :) Yani bizim gibi  o sırada karlarla kaplı olan Belgrad'a Mart ayında gitmeyi düşünüyorsanız bir kez daha düşünün derim :) Baharda giderseniz eminim daha keyifli bir seyahat olacaktır. 


Yukarıdaki fotoğrafta Belgrad'ın en ünlü kilisesi olan Aziz Sava Katedrali'ni görmektesiniz. Benim gönlüm Aziz Mark Kilisesi'nden yana olsa da burası da mutlaka görülmeli. Zira; Aziz Sava Katedrali Balkanlar'ın en büyük Ortodoks kilisesi ve Belgrad'ın en ünlü yapısı. 


Balkanlar deyince akla Osmanlı'dan kalan yapılar gelir. Balkanlar'ın çoğunu görmüş biri olarak bu bölgede birçok Osmanlı eseri ile karşılaştım. Fakat ne yazık ki Belgrad bu konuda iyi bir örnek değil. Zira; Sırplar Osmanlı'dan kalan birçok eseri yok etmişler veya kiliseye dönüştürmüşler. Cami olarak geriye yalnızca yukarıda görmüş olduğunuz Bayraklı Camii kalmış. Oysa Osmanlı zamanında Belgrad'da yüzlerce cami mevcutmuş. Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilen bu cami Belgrad'da hala kullanılan tek cami ve Belgrad Kalesi'ne çok yakın bir konumda bulunuyor. Belgrad Kalesi'ni mutlaka görmek isteyeceğinizi düşündüğümden ata yadigarı bu yapıyı da görmenizi tavsiye ediyorum. 


Belgrad Kalesi demişken hemen buradan da bahsetmeliyim. Belgrad Kanuni Sultan Süleyman devrinde, 1521 yılında fethedilmiş ve Osmanlılar burada 400 yıla yakın kalmış. Bu kale tam bir Osmanlı Kalesi ve neyse ki günümüze kadar bu özelliğini koruyabilmiş. 


Oldukça geniş bir alana yayılan bu kaleyi gezerken çok keyif alacağınıza eminim. Kaleye Belgrad şehir merkezinden ulaşım çok kolay. Belgrad'ın İstiklal Caddesi diyebileceğimiz Knez Mihailova Caddesi'nin en sonunda bulunuyor. Belgrad'a gidince bu caddeye yakın bir konaklama tercihi yaparsanız her yere yürüyerek gider ve çok daha rahat bir tatil yapmış olursanız.


Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği noktada bir tepe üzerinde yer alan bu kalenin aynı zamanda çok güzel bir manzarası var. Biz de soğuk havaya rağmen kalenin yamacına oturup bir süre bu güzel manzaranın tadını çıkarmıştık. Aynı zamanda kalenin etrafında çok güzel bir park var ve burada dolaşmak da çok keyifli. Bu alan komple Kalemegdan olarak adlandırılıyor. 


Burası da yukarıda bahsetmiş olduğum Knez Mihailova Caddesi. Karlarla kaplı olsa da hareketliliğini yitirmiyordu.


Bu caddede yürürken Osmanlı'dan kalan bu çeşmeyi de görebilirsiniz. 


Belgrad'a gittiğinizde mutlaka uğramanız gereken başka bir yer de Skadarlija bölgesi. Bu alanda sıralanmış birçok otantik mekanla karşılaşacaksınız.


Yerel Sırp şarkılarını dinlerken tanıdık ezgiler de duyacaksınız. Mesela Oy Oy Eminem türküsü gibi :) Türk olduğumuzu anlayınca başımıza gelip tekrar çaldılar, onlar Sırpçasını söylerken biz de Türkçesini söyleyerek eşlik ettik :)


Güzel bir akşam yemeği yemek isterseniz Little Bay'e giderek nostaljik bir mekanda klasik müzik eşliğinde yemek yiyebilirsiniz. 

Yemekten sonra eğlenmek ve dans etmek isterseniz Belgrad'ın canlı gece hayatı ile ünlü olduğunu hatırlatmak isterim. Belgrad'ın en ünlü eğlence merkezi ise nehir kıyısında bulunan Beton Hale. Burada restoranlardan klüplere ve barlara kadar birçok mekan bulunuyor. Ayrıca kışa aldırmadan buraları tıklım tıklım dolduruyor Belgradlılar. 


Belgrad'a giderken en çok görmek istediğim yerlerin arasında Tesla müzesi de vardı. Bildiğiniz üzere Edison'dan daha iyi olan ve ancak ne yazık ki onun kadar tanınmayan Nikola Tesla Sırp asıllı bir Amerikalı. Edison doğru akımı tercih ederken, Tesla alternatif akımı keşfetti. Fakat şunu söylemeliyim ki, Tesla müzesi beni hayal kırıklığına uğrattı. Oldukça küçük ve yüzeysel olan bu müze kesinlikle Tesla'ya yakışmıyor. Buranın genişletilmesi ve daha dolu hale getirilmesi gerekiyor. 

Belgrad notlarım bu kadar, başka bir yazıda görüşmek üzere :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan

Efes Antik Kenti Antik Yunan medeniyeti her zaman ilgimi çekmiştir. Benim için bu ilgiyi doruğa ulaştıran ve bu eserlerin peşinden şehir şehir gezmeme neden olan şey yıllar önce Efes Antik Kenti'ni görmek oldu. Bu nedenle benim için Efes'in yeri ayrıdır. Efes Antik Kenti İzmir'in Selçuk ilçesinde yer almaktadır. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan Efes Antik Kenti tiyatro, tapınaklar ve diğer eserler ile muhteşem bir görsel şölendir. Görkemli bir geçmişi olan Efes, bu toprakların Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından, Asya eyaletinin başkenti olmuştur. Efes'te inşa edilen Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmektedir. İngilizler tarafından götürülen Artemis Tapınağı'nın parçaları British Museum'da sergilenmekte   olduğundan, tapınağın bulunduğu yerde birkaç sütundan başka bir şey görmeniz mümkün değildir. Yukarıdaki Antik Yunan haritasından da göreceğiniz üzere, Efes dışında daha başka birço

Laodikya Kilisesi ve Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlık

Bir önceki yazıda Denizli'de bulunan Laodikya Antik Kenti'nden bahsetmiş ve Roma İmparatorluğu döneminden kalan eserleri anlatmıştım. Laodikya Antik Kenti'ndeki yerleşim Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın yayılmasından sonraki dönemde de devam ettiğinden bu antik kentin bir de kilisesi bulunuyor. Bu dönemde yapılan ilk kiliselerden biri olan Laodikya Kilisesi'ni anlatacağım bu yazıda Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlığın ilişkisinden de bahsedeceğim.   Bildiğiniz üzere; Antik Yunan devletlerinde ve devamındaki Roma İmparatorluğu'nda çok tanrılı bir din anlayışı mevcuttu. Bizim Yunan Mitolojisi olarak adlandırdığımız yapı aslında o dönemdeki inanç sistemini oluşturuyordu. Dolayısıyla, Yunan ve Roma döneminden kalan antik kentlerdeki kutsal mekanlar Zeus, Apollon, Artemis gibi tanrı ve tanrıçalara adanan tapınaklardır.  Laodikya Antik Kenti'nde de, bir önceki yazımda bahsettiğim, Apollon, Artemis ve Afrodit'e adanan, yukarıdaki fotoğrafta yer alan tapına

Sagalassos Antik Kenti&Antoninler Çeşmesi

  Geçen hafta paylaştığım yazıda bahsettiğim üzere, bu yazımda Sagalassos Antik Kenti'ni anlatacağım. Elbette, 1.700 metre yükseklikte yer alan ve çok geniş bir alana yayılan bu büyüleyici yerde geçirdiğim 3,5 saati her detayıyla anlatmam mümkün değil.  Sagalassos Burdur'un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun adı da Sagalassos'un zaman içerisinde türetilmesi ile verilen bir isim. Antik kent yüksek bir dağın yamacında kurulu iken, Selçuklular Anadolu'ya geldiklerinde antik kentin aşağısında yer alan ovaya, bugünkü Ağlasun ilçesine yerleşmişlerdir.  Sagalassos Antik Kenti, bir Anadolu halkı olan Luviler tarafından kurulmuş ve M.Ö. 333 yılında Büyük İskender tarafından fethedilmiştir. M.Ö. 25 yılında ise Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Burada bulunan yapıların çoğu Roma dönemine aittir. Sagalassos Antik Kenti 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.  Sagalassos, Roma İmparatoru Hadrian döneminde Roma İmaparatorluğu'nun Pisidia e

Salvador Dali'nin Evrenine Yolculuk

Salvador Dali yaşamı ve yapıtlarıyla beni kendisine hayran bırakan bir sanatçı. Bu nedenle onun doğduğu şehre gidip, onun kurduğu müzeyi görmek istedim. Salvador Dali, İspanya'nın Katalonya bölgesinde yer alan Figueres şehrinden. Dali Müzesi de yine bu şehirde bulunuyor. Figueres'e Barselona'dan trenle 1,5 saatte ulaşılabiliyor. Bu yaz Barselona'ya gittiğimde, oradan Figueres'e geçerek Dali'nin yaşadığı diyarı ve müzesindeki eserleri görme fırsatı buldum. Dali'nin müzesine doğru yürürken karşıma çıkan küçük bir meydanda buna rastladım, Dali! Müze girişine uzanan merdivenlerdeyim. Figueres çok büyük bir yer olmadığından yürüyerek müzeye ulaşmam zor olmadı.  Karşınızda Dali müzesi. Bu bina eskiden tiyatro binası olarak kullanılıyormuş. Bu dönemde Dali ilk sergisini yine bu binada açmış ve o zaman henüz 14 yaşındaymış. 1930'lu yıllarda İspanya iç savaşı sırasında harap hale gelen bu bina 1960'lı yıllarda belediye ta

Batı Karadeniz'in Gizli Hazinesi: Pompeiopolis Antik Kenti

  Roma İmparatorluğu'ndan kalan antik kentler denilince hep Ege ve Akdeniz bölgesi akla gelir. Oysa Karadeniz Bölgesi'nde de birçok antik kent bulunuyor. Yalnızca henüz kazıları tamamlanmadığı için çok fazla kişi tarafından bilinmiyor. İşte Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yer alan Pompeiopolis Antik Kenti de bunlardan biri.  (Görsel: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pontus_Krallığı) Kastamonu, geçmişte Karadeniz'de hüküm süren Pontus Krallığı sınırları içerisinde yer almaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Romalılar'ın Pontus Krallığı'nı ortadan kaldırmalarının ardından Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaleti içerisine dahil edilmiştir. Pompeiopolis, şehri fetheden Romalı komutan Pompeius tarafından M.Ö. 65 yılında, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde kurulmuştur. Kent daha sonrasında Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaletinin başkenti ilan edilmiştir. Türkler'in Anadolu'ya girmesinden sonra, 1213 yılında, bu bölge Çobanoğulları Beyliği'nin hakimiyet