Ana içeriğe atla

Avrupa'dan Noel İzlenimleri


Noel bizim kültürümüze ait bir kavram değil, bu yüzden çok fazla bilgimiz yok. Amerikan filmlerinden ve dizilerinden edinilen yanlış bilgiler nedeniyle de Türkiye'de Noel yılbaşı ile karıştırılıyor. Oysa Noel, Hz. İsa'nın doğum günüdür ve yılbaşı ile bir ilgisi yoktur. Noel'in kutlandığı 24 Aralık gecesi Hristiyanlar aileleriyle bir araya gelip Noel yemeği yer, dua eder ve birbirlerine Noel hediyelerini verirler.

Geçtiğimiz yıl Noel zamanı Avrupa'da birçok noktada bulunarak, Avrupalılar'ın Noel'i nasıl kutladıklarını gözlemleme fırsatı buldum. 

Ekim ayında, henüz ben Almanya'ya gideli bir hafta olmuşken, okulda Alman bir kızla tanıştım ve sohbet ederken Weihnachtsmarktlar'dan bahsetmeye başladı. Weihnacht'ın Almanca'da Noel anlamına geldiğini biliyorum, Markt zaten market/pazar anlamında ama ikisini birleştirdiğimde kafamda hiçbir şey canlanmıyor. Alt tarafı Noel marketi neden bu kadar heyecanlanıyor diye düşünsem de sohbete ayak uydurmak için hiç bozuntuya vermeden, evet ben de Weihnachtsmarktlar'ı dört gözle bekliyorum, diyorum.

O gün henüz bunu bilmiyor olsam da, daha sonrasında Weihnachtsmarkt'ın ne kadar önemli olduğunu, Noel'den bir ay önce açılan ve Noel ile ilgili çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı aynı zamanda çeşitli yiyecek içecekleri barındıran bu marketlerin Noel'e kadar tıklım tıklım dolu olduğunu görüyorum.

Köln
Benim yaşadığım şehir olan Köln, en güzel Noel marketlerinden birine sahipti. Devasa bir alanda her türlü hediyelik eşya, yiyecek-içecek ve çeşitli etkinlikler... Yukarıdaki fotoğrafta Köln'ün meşhur Dom Kilisesi önünde kurulu bir Weihnachtsmarkt yer alıyor.


Köln'de Weihnachtsmarkt turu yapıyoruz. Benden, ülkemdeki Noel marketlerini buradakiyle kıyaslamamı istediler ve Türkiye'de Weihnachtsmarkt olmadığını söyleyince çok şaşırdılar. Onlar için bu olağandışı birşey. Onlar bunu her yıl görmelerine rağmen çok heyecanlıydılar ve benim ilk kez göreceğimi öğrendiklerinde daha da heyecanlandılar.

Noel'de herkes birbirine hediye aldığı için hediye alışverişinde en ideal yer bu Noel marketleri. Burada gezerken yorulduğunuzda çeşit çeşit yiyecek-içecek standları da sizi bekliyor.

Weihnachtsmarktlar'da en çok tüketilen içecek Glühwein denilen sıcak şarap. Kışın dondurucu soğuğunda ısınmak için ideal. Hemen hemen her noktada satılıyor. Bunun dışında Almanlar'ın "Feuerzangenbowle" dedikleri bir başka sıcak içecek var. Glühwein gibi adım başı satılmıyor, sıcak şaraptan daha sert çünkü içinde rom var. Sıcak şarabı diğer ülkelerdeki Noel marketlerinde de bulabilseniz de, Feuerzangenbowle Almanlar'a özgü bir içki. Bir diğeri ise "Honey met", baldan yapılan sıcak bir içki.


Noel dönemimde yediğim en lezzetli şeylerden biri ise "Stollen". Stollen Almanlar'a özgü, içine kuru meyveler konulan ve üzeri pudra şekeri ile kaplanan bir Noel ekmeği. Noel öncesi Alman ev sahibim Annette bizim için de yapmıştı. Tadı hala damağımda!

Annette ile aynı binada oturuyorduk ve onun da benim yaşımda bir kızı vardı. Bu nedenle gurbette anne şefkati bulmanın mutluluğunu yaşadım. Yaptığı reçelleri ve diğer yiyecekleri unutmam mümkün değil ve bunların içinde en unutulmaz olan kesinlikle Stollen oldu.

                                          

Noel hediyesi için birçok tercih var. Hediyelerin yanı sıra kartpostallar da vazgeçilmezlerden. İlkokuldayken derste nasıl kartpostal yazıldığını işlediğimizi hatırlıyorum. Ama birkaç yıl öncesine kadar bunun geçmişte kalan bir şey olduğunu zannediyordum. Oysa teknoloji ve dolayısıyla iletişim olanakları ne kadar ilerlerse ilerlesin Avrupa'da kartpostal hala önemini koruyor. Dolayısıyla Noel zamanı da herkes birbirine kartpostal gönderiyor. 

Yukarıdaki fotoğrafta ise Adventkalender yer alıyor. Hem İngilizce'de hem Almanca'da aynı yazılan ve aynı anlamı taşıyan "advent", Latince "varış" anlamını taşıyan "adventus"tan geliyor. Noel Hz. İsa'nın doğum günü olduğu için Noel öncesi 4 pazar gününü kapsayan zaman "advent" olarak adlandırılıyor.

25 Aralık Noel olduğundan, 1-24 Aralık tarihleri arasını kapsayan bu advent takvimleri favori hediyelerden. Her bölme içinde ayrı bir hediye var ve böylece Noel'e kadar her gün bir başka küçük hediye almış oluyorsunuz. Özellikle çocukların ilgisini çeken bir hediye olsa da, yukarıda görmüş olduğunuz advent takvimi yetişkinlere yönelik ve dünyanın farklı yerlerinden biraları barındırıyor. Fotoğrafta tam anlaşılamasa da kocaman bir kutu ve içinde her güne özel 24 farklı bira var.


Noel dolayısıyla heyecanlı olan yalnızca Avrupalılar değildi. Almanya'da çok sayıda uzak doğulu öğrenci de vardı ve kendi ülkelerinde Noel kutlanmadığı için ilk defa Noel'i yaşayacak olmanın heyecanını yaşıyorlardı.

Okulda Tayvan'lı bir arkadaşım Noel planlarını anlatırken, "Noel Baba tamamen çocuklara özgü bir masal, bunun gerçek olmadığını biliyorsun değil mi", dediğimde çok üzülmüştü. Ama ertesi gün Noel Baba'yı araştırıp gelmiş ve bana çok kızgındı. Asıl Noel Baba'nın Antalyalı olduğunu öğrenmiş, "Noel Baba gerçekmiş sen beni kandırdın", diyordu :)

İngilizce konuşan ülkelerde Santa Claus, Almanca konuşan ülkelerde Weihnachtsmann, Fransızca konuşan ülkelerde Père Noël olarak bilinen ve bizim de Fransızlar gibi hitap ettiğimiz Noel Baba'nın geçmişi Aziz Nikola'ya dayanıyor. Aziz Nikola Likya'nın Myra yöresinde, yani günümüzdeki adıyla Antalya'nın Demre ilçesinde yaşamış bir aziz. Aya Nikola iyi kalpliliği ve cömertliğiyle meşhur olduğundan, onu temel alarak bir Noel Baba efsanesi yaratılmış ve herkesçe benimsenmiş. Ama buna rağmen Tayvanlı arkadaşımı daha fazla üzmemek için onun Noel Baba hayallerine daha fazla müdahale etmedim.

Çinli bir arkadaş ise Noel tatilinde İstanbul'a gitmek istediğini, bu kadar büyük bir şehirdeki Noel etkinliklerinin büyüklüğünü düşünmenin heyecan verici olduğunu söylediğinde, ona Türkiye'de Noel'in kutlanmadığını, Noel marketi kurulmadığını, yılbaşı etkinliklerinin saçma sapan gece klüplerine gitmekten ibaret olduğunu ve yılbaşında dışarı çıkmak tehlikeli olduğundan evde oturmayı tercih ettiğimizi söylediğimde çok üzülmüştü.

Şimdi düşündüm de, açık sözlülüğümle uzak doğuluları bayağı üzmüşüm, oysa onları çok seviyorum :)  

Aachen
Almanya'da Köln dışında Aachen ve Münster şehirlerinde de Noel marketlerini gezip görme fırsatı buldum. Münster'deki Weihnachtsmarkt'ta çok fazla vakit geçiremedim çünkü Münster yakınlarındaki Gogol Bordello konserine yetişmek için aceleyle bir şeyler atıştırıp yola koyulmak gerekliydi. Gogol Bordello benim için Noel marketinden daha heyecan vericiydi; ki zaten Köln'de daha güzel bir Noel marketi görme fırsatı bulmuştum.

Yukarıdaki fotoğraf ise Aachen Weihnachtsmarkt'tan. Fotoğraf bana ait değil, ama Aachen'den bir manzara paylaşmak istedim. Aachen Weihnachtsmarkt geçtiğimiz yıl Avrupa'nın en iyi Noel marketi seçilmişti. Bu nedenle gidip görmek istedim.


Aachen küçük, sempatik tarihi bir şehir. Aynı zamanda Avrupa'nın tarihinde çok büyük öneme sahip; zira Aachen, Almanlar'ın Karl der Grosse, Fransızlar'ın Charlemagne, İngilizler'in Charles the Great diye hitap ettikleri, bizim kitaplarımızda Şarlman olarak geçen Büyük Charles/Karl'ın impartorluğunun başkentiydi.

Babası Frankları'ın kralı olan Büyük Karl, 8. yüzyılda Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İsviçre topraklarına yayılan bir imparatorluğu yönetiyordu ve bu nedenle Avrupalılar'ın atası sayılıyor.

Böylece Aachen'a giderek hem Avrupa'nın en güzel Noel marketini hem de Büyük Karl'ın sarayı ile hazinelerini ve onun dönemini tanıma fırsatı sunan müzeleri görmüş oldum.



İşte şimdi Noel'i Noel yapan bölüme geliyoruz: Noel yemeği.

Noel yemeği için İsviçreli bir ailenin konuğuydum ve bu güzel ortamda farklı bir deneyim edinme fırsatı buldum.

Yukarıdaki fotoğraflarda ev yapımı kurabiyeleri görmektesiniz. Bu kurabiyeler Noel'in önemli bir parçası. Noel öncesi her biri tek tek itinayla hazırlanıp boyanıyor. Bunları paketleyip sevdiklerinize hediye olarak verebiliyorsunuz. 

Noel yemeği denilince kimilerinin aklına hindi gelebilir. Maalesef bu da ülkemizde Amerikan filmleri ve dizilerinin yarattığı dejenerasyonun bir başka sonucu. Hindi Noel'de değil, Şükran Günü'nde yeniliyor. Şükran Günü 22 Kasım'da kutlanıyor. Avrupa'da Şükran Günü kutlanmıyor, bu tamamen Amerika'ya özgü bir ritüel.

Aslına bakarsanız, Noel Baba kavramının da Avrupa'da çok popüler olduğunu söyleyemem, bunu da Amerika'nın popüler kültürü olarak görüyorlar. Bizim toplumumuzda Noel kutlaması olmadığı halde Aralık ayında İstanbul'da her yerde Noel Baba görebilirsiniz. Oysa Avrupa'da Noel marketlerinde gezen Noel Babalar yoktu. 


Noel ağacı Noel'in olmazsa olmazı. Erkenden süslenip ışıklandırılıyor ve herkes gün içerisinde birbirine aldığı hediyeleri, hediye paketlerinin üzerine hediye sahibinin ismini yazarak ağacın altına bırakıyor.

Noel yemeğinden sonra herkes sırayla ağacın yanına giderek diğer aile bireylerine birer hediye getiriyor. Bu hediyeler açıldıktan sonra bir sonraki kişiye sıra geliyor ve tüm hediyeler bitene kadar bu şekilde devam ediyor. Her yıl yapsam sıkıcı olabilirdi, ama benim için farklı bir şey olduğundan gerçekten eğlendim. Gerek Noel yemeğinde, gerekse ertesi gün aile büyüklerine yaptığımız ziyaretlerde bu huzurlu ve sevgi dolu ortamın tadını çıkardım.  Harika hediyeler aldım ve bir tanesi hayatımda en çok istediğim şeylerden biriydi: Viyana Operası'na bilet!


...ve işte Viyana Operası'nda Noel hediyemin keyfini çıkarıyorum :) Hayatımda yapmak istediğim şeyler listesinde Viyana'da opera izlemek de yer alıyordu. İstanbul'da Süreyya Operası'nın tarihi havasını çok seviyorum ama küçük bir salon olduğundan Avrupa'daki büyük tarihi mekanlarda ve özellikle Viyana'da opera izlemenin hayalini kuruyordum. Sırf bunun gerçekleşmiş olması bile benim Noel deneyimimi çok anlamlı kılıyor.

Zürih
Köln'deki Weihnachtsmarkt büyük ve görkemliydi, Aachen'daki en güzeli seçilmişti ama Zürih'teki Noel marketinde diğer yerlerde bulunmayan bu koro ağacını gerçekten çok beğendim. Koro üyeleri Noel ağacına yerleşmiş Noel şarkıları söylüyor ve etrafında büyük bir kalabalık onlara eşlik ediyor.

Bir Noel şarkısı da ben öğrenmiş oldum: "O Tannenbaum". Tannenbaum Almanca'da Noel ağacı anlamını taşıyor.


Prag
Normalde Noel marketleri Noel'in kutlandığı 25 Aralık'tan bir ay önce kuruluyor ve Noel'de kaldırılıyor.

Ama yılbaşından sonraki hafta Prag'a gittiğimde Noel marketleri hala kuruluydu. Çünkü Doğu kilisesi, yani Ortodokslar Noel'i  6 Ocak'ta kutluyorlar. Böylece bir başka Noel marketi izlenimi edinme fırsatı daha buldum. 




Prag'da diğer ülkelerdeki coşkuyu göremedim. Ama Prag turistik bir şehir olduğundan hediyelik eşya bakımından çok daha doluydu ve tabii ki ucuzdu da :) Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz kızartılmış patates dilimleri ise benim Prag'taki Noel marketlerinde favorim oldu.


Ben Noel'i ailece bir araya gelerek evi süslemek, Noel yemekleri hazırlamak ve tüm aile fertlerinin katıldığı bir akşam yemeğinin ardından herkesin birbirine hediye vermesi ve ertesi gün aile büyüklerini ziyaret etmekten ibaret güzel bir gelenek olarak hatırlayacağım.

Bir toplumun düzeni için ailenin bir arada tutulması ve korunması gerekir, bu yüzden tüm dinlerde aile ile birlikte yapılan etkinlikler mevcut. Bizim bunu gerçekleştirmek için Noel kutlaması yapmamıza gerek yok, kendi dini bayramlarımızda ailemizle bir arada olmak yeterli. 

Türkiye'de genelde yılbaşı eğlencesinde yapılan, Noel'den Noel ağacını ve Şükran Günü'nden hindiyi alıp yılbaşında birleştirmek şeklinde oluyor. Oysa yurt dışında yılbaşı eğlencesinde bunların yeri yok, bunlar yalnızca Hristiyanlar'ın yılbaşı ile ilgisi olmayan dini ritüelleri.

Yılbaşı yeni bir yılın başlangıcıdır ve bu nedenle yılbaşında yalnızca yeni bir yıla daha sevdiklerimizle birlikte girmenin mutluluğunu yaşayalım.  

Şimdiden herkese sevdikleriyle sağlık, mutluluk ve sevgi dolu yıllar diliyorum!

Yorumlar

  1. Başından sonuna keyifle okuduğum, entelektüel bilgiyle de dolu dolu hissettiğim, canım arkadaşımın vay beee bizim kıza helal olsun dedigim harika bir yazı arkadaşım. Seninle gurur duyuyorum.Yazıyı bağladığın noktaya ise ayrıca bayıldım.Her noktasıyla sen kokan bir yazı olmuş. Rabbim emeklerini zayi etmesin.Yolun açık olsun.Mediha K.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene çok sevindim, yorumun için de çok teşekkür ederim. Kocaman kocaman öpüyorum!

      Sil
  2. Canım ilknurcum samimi ve içten gayette açıklayıcı olan bu paylaşımın için sana teşekkür ederim.Yazmaya devam et

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan

Efes Antik Kenti Antik Yunan medeniyeti her zaman ilgimi çekmiştir. Benim için bu ilgiyi doruğa ulaştıran ve bu eserlerin peşinden şehir şehir gezmeme neden olan şey yıllar önce Efes Antik Kenti'ni görmek oldu. Bu nedenle benim için Efes'in yeri ayrıdır. Efes Antik Kenti İzmir'in Selçuk ilçesinde yer almaktadır. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan Efes Antik Kenti tiyatro, tapınaklar ve diğer eserler ile muhteşem bir görsel şölendir. Görkemli bir geçmişi olan Efes, bu toprakların Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından, Asya eyaletinin başkenti olmuştur. Efes'te inşa edilen Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmektedir. İngilizler tarafından götürülen Artemis Tapınağı'nın parçaları British Museum'da sergilenmekte   olduğundan, tapınağın bulunduğu yerde birkaç sütundan başka bir şey görmeniz mümkün değildir. Yukarıdaki Antik Yunan haritasından da göreceğiniz üzere, Efes dışında daha başka birço

Laodikya Kilisesi ve Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlık

Bir önceki yazıda Denizli'de bulunan Laodikya Antik Kenti'nden bahsetmiş ve Roma İmparatorluğu döneminden kalan eserleri anlatmıştım. Laodikya Antik Kenti'ndeki yerleşim Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın yayılmasından sonraki dönemde de devam ettiğinden bu antik kentin bir de kilisesi bulunuyor. Bu dönemde yapılan ilk kiliselerden biri olan Laodikya Kilisesi'ni anlatacağım bu yazıda Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlığın ilişkisinden de bahsedeceğim.   Bildiğiniz üzere; Antik Yunan devletlerinde ve devamındaki Roma İmparatorluğu'nda çok tanrılı bir din anlayışı mevcuttu. Bizim Yunan Mitolojisi olarak adlandırdığımız yapı aslında o dönemdeki inanç sistemini oluşturuyordu. Dolayısıyla, Yunan ve Roma döneminden kalan antik kentlerdeki kutsal mekanlar Zeus, Apollon, Artemis gibi tanrı ve tanrıçalara adanan tapınaklardır.  Laodikya Antik Kenti'nde de, bir önceki yazımda bahsettiğim, Apollon, Artemis ve Afrodit'e adanan, yukarıdaki fotoğrafta yer alan tapına

Sagalassos Antik Kenti&Antoninler Çeşmesi

  Geçen hafta paylaştığım yazıda bahsettiğim üzere, bu yazımda Sagalassos Antik Kenti'ni anlatacağım. Elbette, 1.700 metre yükseklikte yer alan ve çok geniş bir alana yayılan bu büyüleyici yerde geçirdiğim 3,5 saati her detayıyla anlatmam mümkün değil.  Sagalassos Burdur'un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun adı da Sagalassos'un zaman içerisinde türetilmesi ile verilen bir isim. Antik kent yüksek bir dağın yamacında kurulu iken, Selçuklular Anadolu'ya geldiklerinde antik kentin aşağısında yer alan ovaya, bugünkü Ağlasun ilçesine yerleşmişlerdir.  Sagalassos Antik Kenti, bir Anadolu halkı olan Luviler tarafından kurulmuş ve M.Ö. 333 yılında Büyük İskender tarafından fethedilmiştir. M.Ö. 25 yılında ise Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Burada bulunan yapıların çoğu Roma dönemine aittir. Sagalassos Antik Kenti 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.  Sagalassos, Roma İmparatoru Hadrian döneminde Roma İmaparatorluğu'nun Pisidia e

Salvador Dali'nin Evrenine Yolculuk

Salvador Dali yaşamı ve yapıtlarıyla beni kendisine hayran bırakan bir sanatçı. Bu nedenle onun doğduğu şehre gidip, onun kurduğu müzeyi görmek istedim. Salvador Dali, İspanya'nın Katalonya bölgesinde yer alan Figueres şehrinden. Dali Müzesi de yine bu şehirde bulunuyor. Figueres'e Barselona'dan trenle 1,5 saatte ulaşılabiliyor. Bu yaz Barselona'ya gittiğimde, oradan Figueres'e geçerek Dali'nin yaşadığı diyarı ve müzesindeki eserleri görme fırsatı buldum. Dali'nin müzesine doğru yürürken karşıma çıkan küçük bir meydanda buna rastladım, Dali! Müze girişine uzanan merdivenlerdeyim. Figueres çok büyük bir yer olmadığından yürüyerek müzeye ulaşmam zor olmadı.  Karşınızda Dali müzesi. Bu bina eskiden tiyatro binası olarak kullanılıyormuş. Bu dönemde Dali ilk sergisini yine bu binada açmış ve o zaman henüz 14 yaşındaymış. 1930'lu yıllarda İspanya iç savaşı sırasında harap hale gelen bu bina 1960'lı yıllarda belediye ta

Batı Karadeniz'in Gizli Hazinesi: Pompeiopolis Antik Kenti

  Roma İmparatorluğu'ndan kalan antik kentler denilince hep Ege ve Akdeniz bölgesi akla gelir. Oysa Karadeniz Bölgesi'nde de birçok antik kent bulunuyor. Yalnızca henüz kazıları tamamlanmadığı için çok fazla kişi tarafından bilinmiyor. İşte Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yer alan Pompeiopolis Antik Kenti de bunlardan biri.  (Görsel: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pontus_Krallığı) Kastamonu, geçmişte Karadeniz'de hüküm süren Pontus Krallığı sınırları içerisinde yer almaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Romalılar'ın Pontus Krallığı'nı ortadan kaldırmalarının ardından Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaleti içerisine dahil edilmiştir. Pompeiopolis, şehri fetheden Romalı komutan Pompeius tarafından M.Ö. 65 yılında, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde kurulmuştur. Kent daha sonrasında Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaletinin başkenti ilan edilmiştir. Türkler'in Anadolu'ya girmesinden sonra, 1213 yılında, bu bölge Çobanoğulları Beyliği'nin hakimiyet