Bu yazıda Muğla’nın Datça ilçesinde, Reşadiye yarımadasının en ucunda, tam olarak Ege ile Akdeniz’in birleştiği noktada bulunan Knidos Antik Kenti'ndeyiz. Antik kentin güzelliği manzaranın güzelliği ile birleşince ortaya mest eden bir görüntü çıkıyor.
Bu durum maalesef Osmanlı döneminde çok yaygındı. Osmanlı yüzyıllarca bu tarihi eserler ile ilgilenmediğinden, Anadolu'daki birçok antik kentteki kazı çalışmaları yabancı ülkelerden gelen arkeologlar tarafından başlatılmıştır. Haliyle, antik kentlerde bulunan birçok tarihi eser yurt dışındaki müzelere götürülmüştür. Bunların bir kısmı, yapılan görüşmeler neticesinde, yavaş yavaş Türkiye'ye geri iade edilmeye başlanmış ise de; hala yurt dışında Anadolu'dan götürülen birçok arkeolojik eser bulunmaktadır.
Bunun en büyük örneği Berlin'deki Pergamon müzesidir. Müzenin ismi bile İzmir'in Bergama ilçesindeki Pergamon Antik Kenti'nden geliyor.
Buraya taşınan eserlerden en ilginci İzmir'deki Miletos Antik Kenti'nden parçalar halinde götürülerek Pergamon Müzesi'nde birleştirilip sergilenen, yukarıda fotoğrafını paylaştığım Milet Agora Kapısı'dır. Bu devasa eseri gördüğümde bu kadar büyük bir yapının nasıl rahatça götürülebildiğine inanamamıştım. Ama ne yazık ki bunu doğrudan bir hırsızlık olarak nitelendirmekte zorlanıyorum. Çünkü Osmanlı Devleti bu eserlerin götürülmesini asla dert etmemiş gözüküyor. Hatta, biz çıkarmasak umurunuzda bile olmazdı yaklaşımı da mevcut maalesef.
Osmanlı döneminde arkeolojik eserlerin peşine düşen en önemli kişi Osman Hamdi Bey'dir. Osman Hamdi Bey bende çok büyük saygı ve hayranlık uyandıran bir kişi. Her ne kadar çoğunlukla Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu ile tanınsa da arkeoloji alanında ülkeye çok büyük katkısı olmuştur. Osmanlı Devleti sınırları içerisinde arkeolojik çalışmalar yaparak bulduğu eserler ile İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ni kurmuştur.
Bu arada, yukarıdaki fotoğraf geçtiğimiz aylarda açılan, Galataport'taki İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nin Osman Hamdi Bey'e ayrılan salonundan. Fotoğrafın altındaki açıklamada da belirtildiği üzere; Nemrut kazıları esnasında çekilmiştir. Osman Hamdi Bey'i daha yakından tanımak ve müzenin zengin resim ve heykel koleksiyonunu görmek isterseniz burayı ziyaret etmelisiniz.
Neyse şimdi Knidos'a geri dönelim, yine gevezeliğim tuttu :) M.Ö. 9.-12. yüzyıllar arasında, bugünkü Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Sparta'dan gelen Dorlar kente yerleşmiştir. Antik Çağ'da dünyanın yedi harikasından biri olan İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos da Knidos'ludur.
Knidos bir liman kenti olduğundan, Antik Çağ’daki önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Bu sayede M.Ö. 6. yüzyılda oldukça zengin bir şehir haline gelmiş, M.Ö. 4. yüzyılda ise bir metropole dönüşmüştür. Knidos en parlak çağını bu dönemde yaşamıştır. Knidos Antik Kenti'nin ticari açıdan zenginleşmesinde şarap ve zeytinyağı ihracatı önemli bir yer tutmaktadır. M.Ö. 2. yüzyıldan itibaren ise seramik üretiminde ilerlemiştir.
Yukarıda bahsetmiş olduğum, Osmanlı döneminde yapılan kazı çalışmalarından sonra, antik kentte 1967-1977 yılları arasında sürdürülen kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu kazılar Amerikan Long Island Üniversitesi adına arkeolog Irıs C. Love tarafından yapılmıştır. Nihayet 1997 yılında Kültür Bakanlığı adına Selçuk Üniversitesi tarafından kazı çalışmaları yapılmaya başlanmıştır. Kazılar halen Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından sürdürülmektedir.
Antik kent boyunca uzanan ana cadde, onu dik kesen merdivenlerle birleşmektedir. Şehir tepenin eteğine kurulduğundan basamak şeklinde teraslarla yükselmektedir. Şehir hippodomik, yani ızgara planlıdır.
Bu basamaklardan tırmanarak tepeye doğru çıktığınızda ise muhteşem bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.
Ayrıca gördüğünüz üzere limanda bir çok tekne var. Buranın denizi ve manzarası çok güzel olduğundan turistik amaçlı bir çok tekne buraya demir atıyor. Ama tekneniz olmasa da yüzebilirsiniz merak etmeyin :) Antik kentin içindeki doğal limandan denize girebilirsiniz. Umarım geçtiğimiz haftalarda Phaselis Antik Kenti hakkında yazdığım yazıda bahsettiğim gibi burada da doğa ve tarih katliamına neden olacak bir plaj işletmesi inşaasına girişilmez.
Son olarak, Knidos’u ziyaret ettiğinizde bu mükemmel gün batımını izlemeden dönmemeniz gerektiğini hatırlatmak isterim. Nisan-Ekim ayları arası antik kent akşam 19:30’a kadar ziyarete açık olduğundan gidişinizi geç bir saate planlayarak önce antik kenti görüp, sonrasında mükemmel bir gün batımı ile günü noktalayabilirsiniz. Elbette gitmeden önce ziyaret saatlerini tekrar kontrol etmelisiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder