Ana içeriğe atla

Perge Antik Kenti

Perge Antik Kenti'ni nasıl tanımlarsın derseniz, sütunlar, upuzun sütunlu caddeler ve yine sütunlar derim :) Antalya'ya sayısız kez gittim; fakat şehir merkezine yalnızca 18 km uzaklıkta olan Perge'yi ancak geçtiğimiz yaz görme fırsatı buldum. Antalya hem doğa hem tarih açısından öyle büyük bir hazine barındırıyor ki; her yıl gitseniz bile keşfedecek yeni bir yer buluyorsunuz. 

Perge, 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne kaydedilmiştir. Perge'deki kazılar 1946 yılında İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından başlatılmış olup, 2012 yılından bu yana Antalya Müzesi Müdürlüğü'nce gerçekleştirilmektedir.  


2022 yazının üçüncü durağı olan Perge, seyahatin en tatsız günüydü. Sabah çok kötü başladı, tüm gün biraz hasta ve halsizdim. Ama her şeye rağmen o gün için planladığım her şeyi eksiksiz yaptım. Acı yok Rocky! Ayrıca özgüvenli bir kadın olarak şu bitkin halimin fotoğrafını paylaşmaktan da çekinmeyeceğim :)

Akşam Side'ye geçip kaldığım yerin huzurlu bahçesinde güzelce dinlendikten sonra ertesi gün Aspendos'ta keçi gibi zıplayarak gezmeye devam ettim. Bir sonraki yazının konusu Aspendos Antik Tiyatrosu olacak. 


Perge'nin Troya (Truva) Savaşı'ndan sonra, günümüzde Çanakkale sınırları içerisinde yer alan Troya Kenti'nden dönerken Batı Anadolu kıyılarını takip edip güneye inmeyi tercih eden Akhalı savaşçılar tarafından kurulduğu söylenmektedir.

Burada Akhalar ile ilgili kısa bir hatırlatma yapalım. Akhalar bugünkü Yunanistan topraklarında yaşayan bir halktı. Menelaos'un karısı Helen'in Paris tarafından Troya'ya kaçırılmasının ardından, Menelaos'un kardeşi olan Kral Agamemnon'un başlattığı Troya Savaşı'na katılmak üzere bugünkü Çanakkale topraklarına gelmişlerdir. 

Savaş 10 yıl sürmüş, fakat Troya bir türlü fethedilememiştir. Nihayet Odisseus'un fikri ile Troya Atı yapılmış ve Troyalılar'a hediye olarak verilmiştir. Bu devasa atın içinde gizlenmiş savaşçılardan haberi olmayan Troyalılar bu hediyeyi memnuniyetle kabul ederek şehir kapılarından içeri almışlardır. Daha sonrasında Troya atı içerisinde gizlenen savaşçılar vasıtasıyla şehir fethedilmiştir. 

(Görsel: https://www.britishmuseum.org/blog/troy-behind-scenes-hollywood-epic)

Troya Savaşı Homeros'un İlyada adlı eserinde detaylı olarak anlatılmıştır. Bu eser günümüzden neredeyse 3.000 yıl önce, M.Ö.  8. yüzyılda yazılmıştır. Brad Pitt'in Akhilleus (Aşil) rolünde oynadığı Truva filmi ile bu hikaye daha geniş kitlelerce bilinir oldu. Yukarıda, bu filmden Troya Atı'nın şehre alındığı bölümü gösteren bir fotoğraf paylaşıyorum. 

Perge M.Ö. 333 yılında Büyük İskender tarafından fethedilmiştir. Şehir düzlük bir arazide yer alıyor ve surları bulunmuyor. Dolayısıyla savunma için çok elverişli değil. Bu nedenle Pergeliler hiç direnmeden şehri Büyük İskender'e teslim etmişlerdir. Troya Savaşı kahramanlarının soyundan gelen bir halk için tuhaf, öyle değil mi :)

Bu arada ben Truva yerine Troya ismini kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü bu kentin adı antik dönem kaynaklarında Troya olarak geçiyor. Fransızlar Troia kelimesini Truva olarak okudukları için biz geçmişte onların telaffuz ettiği halini esas almışız. Bu nedenle aslına uygun olarak Troya demek daha doğru.

Aynı durum Hititler için de geçerli. Fransızlar bu kelimeyi "Eti" olarak telaffuz ettiklerinden geçmişte onların telaffuzu esas alınmıştı. Ancak uzun zaman önce Eti yerine Hitit kelimesi kullanılmaya başlandı. Troya'nın da bu şekilde zaman içerisinde dilimize yerleşeceğine inanıyorum. 

Bunların sebebi geçmişte dilimizin yüksek oranda Fransızca'dan etkilenmiş olmasıdır. Bugün İngilizce'den geçtiği düşünülen birçok kelime aslında Fransızca'dan dilimize geçmiştir. Örneğin; hem İngilizce'de hem de Fransızca'da "station" kelimesinin yazılışı aynı. Ama bizim dilimize uyarladığımız "istasyon" kelimesinin Fransızca'dan geçtiği okunuşundan anlaşılıyor. Zira; İngilizce'de bu kelime "steyşın" olarak okunurken, Fransızca'da "sitasyon" olarak okunuyor. 


Şimdi hep beraber Perge Antik Kenti'ni keşfetmeye başlayalım. Perge Antik Kenti'ne yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz Roma Kapısı'ndan giriş yapıyorsunuz. Daha sonrasında bugün bir kısmı ayakta kalmış olan Hadrianus Takı'ndan geçerek şehri boydan boya geçen Sütunlu Cadde ile karşılaşıyorsunuz.


Perge'de ortada kesişerek şehri dört parçaya ayıran iki uzun sütunlu cadde bulunuyor. Hadrianus Takı'ndan Kestros Çeşmesi'ne uzanan ana sütunlu cadde tam 480 metre uzunluğunda ve 22 metre genişliğinde. Dolayısıyla yalnızca yayalar için de değil araçlar yani o dönemin ulaşım vasıtaları olan at arabaları için de yeterli büyüklükte bir cadde. 


Bu caddenin sonunda yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz Kestros Çeşmesi bulunuyor. Kestros Çeşmesi M.S. 128 yılında inşa edilmiştir. Çeşme ismini nehir tanrısı Kestros'tan almıştır. Kestros, Perge yakınlarında bulunan ve bugün Aksu Nehri olarak adlandırılan Kestros Nehri'nin tanrısıdır.

Kestros Çeşmesi'nden şehre doğru uzanan ve sütunlu caddenin ortasından geçen bir su kanalı var. Bu kanaldan bir zamanlar temiz su akarken, altından da atık su kanalı geçmekteymiş. 


Perge'nin 15 bin kişilik kapasiteye sahip bir tiyatrosu bulunmaktadır. Tiyatroyu görmek için şehri gezdikten sonra dışarı çıkıp yolun karşısına geçmeniz gerekiyor. Antik kentin ortasından yol geçmesi biraz tuhaf tabi. 

Bu arada, Antalya'nın Ağustos ayında ne kadar sıcak olduğunu tahmin edersiniz. Bu nedenle özellikle Perge gibi ağaçsız açık alanlardaki antik kentleri kesinlikle akşam üzeri gezmek gerekiyor. Fakat ben kendime sıkıştırılmış bir program yaptığım için akşam Side'ye geçmem gerekeceğinden Perge'ye öğleden sonra gittim. Zaten halsizdim ve aşırı sıcağın etkisiyle bir an için lanet olsun içimdeki arkeoloji sevgisine diyecek noktaya geldim :) Bu yüzden çöllere düşmüş bedevi gibi şehri gezdikten sonra bu güzel tiyatronun sunduğu gölgede dinlenmek iyi geldi. 


Tiyatronun iki katlı sahne binası bulunmaktadır. Bugün kısmen yıkılmış olsa da, zamanında görkemli bir yapı olduğunu hissettiriyor. Bu yapı M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiştir. Burada bulunan eserler Antalya Müzesi'nde sergilenmektedir. 

Yazının bundan sonraki kısmında Perge Antik Kenti'nde bulunan ve Antalya Müzesi'nde sergilenen eserlerden örneklere yer vermek istiyorum.




Öncelikle görkemli bir lahit ile, Herakles Lahdi ile başlayalım. M.S. 2. yüzyıla ait olan bu lahit Perge Antik Kenti'nde bulunmuştur. Bu lahit üzerinde, Herkül olarak da bilinen Herakles'in 12 görevi tasvir edilmiştir. 

Herakles Yunan Mitolojisi'nin baş tanrısı Zeus ile Miken Kralı'nın kızı Alkmene'nin oğluydu. Zeus Alkmene ile birlikte olabilmek için onun kocasının görünümüne girmişti. Gücün simgesi olan Herakles, büyüdüğünde Kral Eurytheus'a hizmet etmeye başlamıştı. Kral Eurytheus, Herakles'ten 12 tane birbirinden zor görevi yerine getirmesini istemişti. 

Bunlar; ülkeye korku salan delinmez postlu canavar Nemea Aslanı'nın öldürülmesi, dokuz kafalı olan ve kafaları kesildikçe yerine yenileri çıkan Lerna Ejderi'nin öldürülmesi, Tanrıça Artemis'in kutsal geyiğinin yakalanması, Erymanthos Yaban Domuzu'nun yakalanması, Güneş'in yani Helios'un oğlu Augias'ın ahırlarının temizlenmesi, insan yiyen demir pençeli Stymphalos Kuşları'nın öldürülmesi, Minos'un ünlü beyaz Girit Boğası'nın yakalanması, Diomedes'in insan yiyen atlarının ele geçirilmesi, Amazonlar'ın Kraliçesi Hippolyte'nin sihirli kemerinin bulunması, üç bedenli bir canavar olan Geryoneus'un Sürüleri'nin ele geçirilmesi, Hesperides'in altın elmalarının getirilmesi ve son olarak yeraltı dünyasına inerek Hades'in üç başlı köpeğinin ele geçirilmesidir. İşte yukarıdaki fotoğraflarda gördüğünüz Herakles Lahdi üzerinde bu 12 görevin her birini temsil eden tasvirler bulunmaktadır. 


Yukarıdaki fotoğrafta ise yine Perge'de bulunmuş olan İmparator Hadrian'ın heykelini görmektesiniz. Mermerden yapılan bu heykel de M.S. 2. yüzyıla aittir. 


Yine Perge'de bulunan ve M.S. 2. yüzyıla ait olan bir başka eser ise Afrodit heykelidir. Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit'ten Afrodisyas Antik Kenti'ni anlattığım yazıda bahsetmiştim. Orada belirttiğim gibi yanında Savaş Tanrısı Ares'ten olan oğlu Eros var. 


Öğlen sıcağını atlatmak için önce Antalya Müzesi'ni gezip ondan sonra Perge Antik Kenti'ni görmeye gitmiştim. Antik kenti gezdikten sonra doğruca Antalya Otogarı'na giderek Side otobüsüne bindim ve günün koşuşturmacalı kısmı sona ermiş oldu. Gerisini Aspendos Antik Tiyatrosu'nu konu alan bir sonraki yazımda anlatacağım :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan

Efes Antik Kenti Antik Yunan medeniyeti her zaman ilgimi çekmiştir. Benim için bu ilgiyi doruğa ulaştıran ve bu eserlerin peşinden şehir şehir gezmeme neden olan şey yıllar önce Efes Antik Kenti'ni görmek oldu. Bu nedenle benim için Efes'in yeri ayrıdır. Efes Antik Kenti İzmir'in Selçuk ilçesinde yer almaktadır. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan Efes Antik Kenti tiyatro, tapınaklar ve diğer eserler ile muhteşem bir görsel şölendir. Görkemli bir geçmişi olan Efes, bu toprakların Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından, Asya eyaletinin başkenti olmuştur. Efes'te inşa edilen Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmektedir. İngilizler tarafından götürülen Artemis Tapınağı'nın parçaları British Museum'da sergilenmekte   olduğundan, tapınağın bulunduğu yerde birkaç sütundan başka bir şey görmeniz mümkün değildir. Yukarıdaki Antik Yunan haritasından da göreceğiniz üzere, Efes dışında daha başka birço

Laodikya Kilisesi ve Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlık

Bir önceki yazıda Denizli'de bulunan Laodikya Antik Kenti'nden bahsetmiş ve Roma İmparatorluğu döneminden kalan eserleri anlatmıştım. Laodikya Antik Kenti'ndeki yerleşim Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın yayılmasından sonraki dönemde de devam ettiğinden bu antik kentin bir de kilisesi bulunuyor. Bu dönemde yapılan ilk kiliselerden biri olan Laodikya Kilisesi'ni anlatacağım bu yazıda Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlığın ilişkisinden de bahsedeceğim.   Bildiğiniz üzere; Antik Yunan devletlerinde ve devamındaki Roma İmparatorluğu'nda çok tanrılı bir din anlayışı mevcuttu. Bizim Yunan Mitolojisi olarak adlandırdığımız yapı aslında o dönemdeki inanç sistemini oluşturuyordu. Dolayısıyla, Yunan ve Roma döneminden kalan antik kentlerdeki kutsal mekanlar Zeus, Apollon, Artemis gibi tanrı ve tanrıçalara adanan tapınaklardır.  Laodikya Antik Kenti'nde de, bir önceki yazımda bahsettiğim, Apollon, Artemis ve Afrodit'e adanan, yukarıdaki fotoğrafta yer alan tapına

Sagalassos Antik Kenti&Antoninler Çeşmesi

  Geçen hafta paylaştığım yazıda bahsettiğim üzere, bu yazımda Sagalassos Antik Kenti'ni anlatacağım. Elbette, 1.700 metre yükseklikte yer alan ve çok geniş bir alana yayılan bu büyüleyici yerde geçirdiğim 3,5 saati her detayıyla anlatmam mümkün değil.  Sagalassos Burdur'un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun adı da Sagalassos'un zaman içerisinde türetilmesi ile verilen bir isim. Antik kent yüksek bir dağın yamacında kurulu iken, Selçuklular Anadolu'ya geldiklerinde antik kentin aşağısında yer alan ovaya, bugünkü Ağlasun ilçesine yerleşmişlerdir.  Sagalassos Antik Kenti, bir Anadolu halkı olan Luviler tarafından kurulmuş ve M.Ö. 333 yılında Büyük İskender tarafından fethedilmiştir. M.Ö. 25 yılında ise Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Burada bulunan yapıların çoğu Roma dönemine aittir. Sagalassos Antik Kenti 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.  Sagalassos, Roma İmparatoru Hadrian döneminde Roma İmaparatorluğu'nun Pisidia e

Salvador Dali'nin Evrenine Yolculuk

Salvador Dali yaşamı ve yapıtlarıyla beni kendisine hayran bırakan bir sanatçı. Bu nedenle onun doğduğu şehre gidip, onun kurduğu müzeyi görmek istedim. Salvador Dali, İspanya'nın Katalonya bölgesinde yer alan Figueres şehrinden. Dali Müzesi de yine bu şehirde bulunuyor. Figueres'e Barselona'dan trenle 1,5 saatte ulaşılabiliyor. Bu yaz Barselona'ya gittiğimde, oradan Figueres'e geçerek Dali'nin yaşadığı diyarı ve müzesindeki eserleri görme fırsatı buldum. Dali'nin müzesine doğru yürürken karşıma çıkan küçük bir meydanda buna rastladım, Dali! Müze girişine uzanan merdivenlerdeyim. Figueres çok büyük bir yer olmadığından yürüyerek müzeye ulaşmam zor olmadı.  Karşınızda Dali müzesi. Bu bina eskiden tiyatro binası olarak kullanılıyormuş. Bu dönemde Dali ilk sergisini yine bu binada açmış ve o zaman henüz 14 yaşındaymış. 1930'lu yıllarda İspanya iç savaşı sırasında harap hale gelen bu bina 1960'lı yıllarda belediye ta

Batı Karadeniz'in Gizli Hazinesi: Pompeiopolis Antik Kenti

  Roma İmparatorluğu'ndan kalan antik kentler denilince hep Ege ve Akdeniz bölgesi akla gelir. Oysa Karadeniz Bölgesi'nde de birçok antik kent bulunuyor. Yalnızca henüz kazıları tamamlanmadığı için çok fazla kişi tarafından bilinmiyor. İşte Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yer alan Pompeiopolis Antik Kenti de bunlardan biri.  (Görsel: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pontus_Krallığı) Kastamonu, geçmişte Karadeniz'de hüküm süren Pontus Krallığı sınırları içerisinde yer almaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Romalılar'ın Pontus Krallığı'nı ortadan kaldırmalarının ardından Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaleti içerisine dahil edilmiştir. Pompeiopolis, şehri fetheden Romalı komutan Pompeius tarafından M.Ö. 65 yılında, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde kurulmuştur. Kent daha sonrasında Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaletinin başkenti ilan edilmiştir. Türkler'in Anadolu'ya girmesinden sonra, 1213 yılında, bu bölge Çobanoğulları Beyliği'nin hakimiyet