Yukarıdaki fotoğraf Makedonya'nın başkenti Üsküp'ün tarihi eski çarşısından bir görüntü. Bu görüntünün sizlere tanıdık gelmesinin nedeni Üsküp'ün eski Osmanlı şehirlerinden biri olması.
Üsküp 1392 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiş, yine bir önceki yazıda bahsettiğim Kosova gibi Balkan Savaşı'nın yaşandığı 1912 yılında Sırbistan'ın idaresine geçene kadar 500 yıldan fazla Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. Makedonya 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Yugoslavya'nın bir parçası haline gelmiş ve 1991'de Yugoslavya'nın dağılmasının ardından bağımsızlığına kavuşmuştur.
Yazının ilk kısmında Üsküp'teki Osmanlı eserlerinden bahsedeceğim. Ama devamında şehirdeki Büyük İskender heykeli ve şehirle uyumsuz diğer heykellerden, Büyük İskender nedeniyle Makedonya ve Yunanistan arasında yıllarca süren gerilimden ve Makedonya'nın resmi adını değiştirmek zorunda kalmasından da bahsetmek istiyorum.
Üsküp eski çarşısı tarihi dükkanları, binaları ve sokakları ile zamanda yolculuk yaparak sizi şehrin Osmanlı dönemindeki haline götüren bir yer. Yukarıda bu çarşıdan fotoğraflar paylaştım. Bu fotoğraflardan ilki Üsküp'te en güzel "cevapi"yi yiyebileceğiniz Destan'dan. Cevapi şekli itibariyle bizdeki İnegöl köfte gibi ve gerçekten çok lezzetli. Burada köftenin yanında Makedonya birası olan Skopsko da içebilirsiniz.
Üsküp'te göreceğiniz Osmanlı eserlerinin çoğu yine eski çarşı ve civarında bulunuyor. Örneğin yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz, 15. yüzyılın başında Şahinoğlu Murat Paşa tarafından inşa edilen Murat Paşa Camii.
Üsküp'te Osmanlı döneminde inşa edilen diğer camiler ise; Sultan II. Murad Camii (1436), İshak Bey (Alaca) Camii (1436), Gazi İsa Bey Camii (1475), Mustafa Paşa Camii (1492), Yahya Paşa Camii (1503), Köse Kadı Camii (17. yy)'dir. Ben bu şehri gördüğümde restorasyon çalışmaları devam etmekteydi; bu nedenle bu camilerden güncel fotoğraf paylaşamıyorum.
Burası ise 15. yüzyılın başında İshakoğlu İsa Bey tarafından yaptırılan Çifte Hamam. Üsküp'te İsa Bey tarafından yaptırılan bir başka eser de, yukarıda Üsküp camileri arasında saymış olduğum, 1475 yılında yapılan Gazi İsa Bey Camii'dir.
İsa Bey'in babası İshak Bey Üsküp sancak beyliği yapmıştır. İsa Bey de sonrasında Üsküp uç beyi ve Bosna sancak beyi olmuştur. Osmanlı'da sancak günümüzdeki il gibi bir idari birim. Balkan topraklarındaki sancaklar Rumeli Beylerbeyliği'ne bağlıydı. Beylerbeyliği'ni eyalet olarak da tanımlayabiliriz. Rumeli Beylerbeyliği'nin kurulduğu 1362 yılında merkezi Edirne idi; daha sonra sınırlar genişledikçe değişikliklere gidildi.
Rumeli Beylerbeyliği Osmanlı'da kurulan ilk beylerbeyliktir; Anadolu Beylerbeyliği daha sonra kurulmuştur. Bu şaşırtıcı gelebilir. Ancak Balkanlardaki birçok şehir bugün Anadolu'da bulunan şehirlerden çok uzun zaman önce Osmanlı idaresine girmişti. Örneğin; Balkanlar 1389'daki 1. Kosova Savaşı ile Osmanlı'ya bağlanmışken, Türkiye'nin doğu ve güneydoğu illeri 1514 yılında Çaldıran Savaşı ile fethedilmiştir. Arada 100 yıldan uzun bir zaman var.
Rumeli her zaman Osmanlı'nın göz bebeği oldu. Rumeli Beylerbeyi Anadolu Beylerbeyi'nden daha rütbeliydi. Osmanlı'nın gözünde Anadolu halkının Rumeli halkı kadar kıymetli olmadığını düşünüyorum. Balkanlar'da yüzlerce Osmanlı eseri camiler, medreseler, hanlar, hamamlar var iken Anadolu'da bunları göremiyoruz. Anadolu'da ise her yerde Selçuklular'ın eserleri bulunuyor. Doğu Anadolu'ya yaptığım seyahatlerden notlarımı başka bir yazıda paylaşırken bu konuya daha detaylı değineceğim.
Üsküp'teki en önemli yapılardan biri ise "Kapan Han". Kapan Han da eski çarşı içerisinde bulunuyor. Bu han da yine yukarıda bahsi geçen İsa Bey tarafından 15. yüzyıl ortalarında yaptırılmıştır. Burası gerçekten çok hoş bir yapı.
Eski çarşının hemen yanında bulunan Üsküp kalesi çok büyük ve çok bakımlıydı. Bu kaleyi turlamak ve oradan şehri izlemek çok keyifliydi.
Üsküp'teki Taşköprü de yine bir Osmanlı eseridir ve 1451 yılında inşa edilmiştir. Yukarıda bahsettiğim eski çarşı ve kale bu köprünün diğer tarafında kalıyor. Bu köprü bir anlamda eski ve yeni şehri ayırıyor.
Evet bu yazının Osmanlı eserlerine ayrılan kısmı burada bitti :) Şimdi sırada Rahibe Teresa'nın evi var. Hepimizin ismini bildiği meşhur Rahibe Teresa 1910 yılında Üsküp'teki bu evde doğmuştur. Yani doğduğunda Üsküp halen Osmanlı topraklarına dahil olduğundan bir Osmanlı vatandaşı olarak dünyaya gelmiştir.
18 yaşında rahibe olmaya karar veren Rahibe Teresa Hindistan'a giderek faaliyetlerini burada sürdürmüştür. Rahibe Teresa, hayırseverlik faaliyetlerine istinaden 1979 yılında Nobel Barış Ödülü'nün sahibi olmuştur. Ayrıca, 2016 yılında Papa Franciscus tarafından Azize mertebesine yükseltilmiştir.
Şimdi ise Büyük İskender, Yunanistan krizi, şehirdeki heykel yığını ve Makedonya'nın ismi meselesi kısmına geldik :)
Osmanlılar'ın Balkan Savaşı'nı kaybetmesinin ardından Makedonya Sırp hakimiyetine girmiş ve sonrasında "Makedonya Sosyalist Cumhuriyeti" olarak şu an artık mevcut olmayan bir devlet olan Yugoslavya'nın bir parçası haline gelmiştir. 1991 yılında Yugoslavya'nın dağılmasının ardından siyasi bağımsızlığını kazanarak "Makedonya Cumhuriyeti" ismini almış ve kısaca Makedonya ismini kullanmaya başlamıştır.
Yunanistan ülkenin adının Makedonya olmasına karşı çıkarak Makedonya'nın Birleşmiş Milletler'e katılmasına dahi engel olmuştur. Yunanistan'ın baskısı üzerine ülkenin adı "Former Yugoslav Republic of Macedonia" yani "Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya" olmuştur. Bu oldukça uzun isim kısaca FYROM olarak anılıyordu. Benim Üsküp'e gittiğim tarihte de ülkenin adı FYROM'du. Hatta daha önceki yazılarım arasından Selanik seyahati ile ilgili yazımı okuduysanız, Selanik'ten Makedonya'ya geçmek için otobüs bileti almaya gittiğimde Makedonya ismini kullanmadığımı ve bilet alırken FYROM'a gideceğimi söylediğimi hatırlarsınız. Makedonya ismi ile bu kadar kavgalı olan Yunanistan'da FYROM demek benim için daha güvenliydi :)
2018 yılı sonlarında Yunanistan ve Makedonya'nın yaptığı anlaşma ile ülkenin adının "Kuzey Makedonya Cumhuriyeti" olması konusunda uzlaşıldı. FYROM şeklinde hiçbir anlam ifade etmeyen, açılımını kullansalar bir paragraflık yer kaplayan o isimden kurtuldukları için sevindim. Ben başlık hariç yazının tamamında ülkenin adını Makedonya olarak kullandım ve ülkeden bahsederken de bu şekilde kullanmayı sürdürmekte bir sakınca görmüyorum.
Peki Yunanistan'ın bu kadar sinirlenmesinin sebebi ne? Aşağıda anlatıyorum :)
Yunanistan ve Makedonya arasındaki bu kavganın ucu Büyük İskender'e dayanıyor. Büyük İskender M.Ö.336-M.Ö.323 yılları arasında hüküm sürmüş olan ünlü Makedonya Kralı'dır. Bugün Yunanistan sınırları içerisinde bulunan Pella şehrinde doğmuştur. Anadolu'yu topraklarına katıp Pers İmparatorluğu'nu (günümüzde İran) da yenerek Hindistan'a kadar uzanan geniş toprakları fethetmiştir. Güneyde de Mısır, Suriye ve Irak'ı fethetmiştir. Mısır'daki İskenderiye şehrinin adı ve Hatay'ın İskenderun ilçesinin adları Büyük İskender'den gelmektedir. Üstelik bu fetihlerin hepsini 12 yıl içerisinde yapmış; ki zaten 32-33 yaşlarındayken ölmüştür. İşte Makedonya ve Yunanistan bu büyük imparatorun hangi halka ait olduğu konusunda bir anlaşmazlık yaşamaktadır. Yukarıdaki fotoğrafta Üsküp'teki Büyük İskender heykelini görmektesiniz. Makedonyalılar Büyük İskender'i sahiplenerek her yerde onun ismini kullanmaktalar.
Ancak Büyük İskender Makedonya Kralı olarak anılsa da, kastedilen Antik Makedonya bugün Makedonya olarak bildiğimiz ülke değil. Tarihsel olarak Makedonya başkenti Selanik olan ve Yunanistan'ın kuzeyinde bulunan bir bölge. Zaten İskender de Yunan. O dönemde Atina gibi Yunan şehirleri "şehir devletleri" şeklinde yönetiliyordu. Yani kendi bağımsız yönetimleri vardı ve bugünkü Yunanistan ülkesinin toprakları aynı devlet idaresinde değildi. Makedonya Krallığı da bugünkü Yunanistan'ın kuzeyinde hüküm sürüyordu. Büyük İskender sonradan Yunan şehir devletlerini de Makedonya Krallığı çatısı altında birleştirmişti. Roma İmparatorluğu döneminde ise bu bölge Roma İmparatorluğu'nun Makedonya eyaleti olmuştu.
Bu açıdan bakıldığında bu tartışmada Yunanistan'ın haklı olduğunu düşünüyorum. Büyük İskender Yunan ve Makedonya Yunanlar'ın tarihine ait bir bölge ismi. Fakat Makedonya yerine "Kuzey Makedonya" denilmesi konusunda anlaşılması yine de tuhaf geliyor. Sonuçta Yunanistan o bölgenin de Makedonya olduğunu kabul etmiş oluyor. Makedonyalılar'ın bölge itibariyle bu ismi kullanmakla kalmayıp Büyük İskender'e sahip çıkmaları sorunu büyütmüş anladığım kadarıyla. Makedonyalılar Yunan değil, Slav halkı. Büyük İskender ise Yunan. Makedonya'nın bunu kabullenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ancak Makedonya bu durumu o kadar sahiplenmiş ki, Üsküp'ün merkezinde caddeler Antik Yunan tarzı heykeller ile süslenmiş. Üstelik bu heykeller sonradan yapıldığı için bir anlam ifade etmiyor ve rastgele bir yerlere serpiştirilmiş gibi duruyor. Sayılarının çokluğu anlamını azaltıyor. Şu anda güncel görüntü nasıl bilmiyorum ama benim gördüğüm manzara buydu. Yukarıda da klasik Yunan tarzında inşa ettikleri Arkeoloji Müzesi'ni görmektesiniz. Müze görkemli gözükse de içinde maalesef görülebilecek pek fazla elle tutulur eser yoktu.
Her milletin bir tarihsel bağa ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Makedonya da bağımsızlığını sonradan kazanan bir ülke olarak bir anlam ve köken arayışına girmiş olabilir. Belki diğer Balkan halklarından farklı görülmek istemiş de olabilir. Ama Büyük İskender'in Yunan olmadığını iddia etmek biraz bu çizgiyi aşıyor :)
Yorumlar
Yorum Gönder