Zira; Atatürk bu ülkeyi bağımsızlığa kavuşturmakla kalmadı, kıyafetleri, eğitimi, alfabeyi ve daha birçok şeyi değiştirdi, bu ülkeyi bu coğrafyadaki diğer ülkelerden kat be kat ileri götüren muhteşem devrimler yaptı.
Her şey bir yana, kadınları toplumsal yaşama kazandırdı. Eğitimimi, özgürlüğümü, mesleğimi ve daha birçok şeyi borçlu olduğum bu muhteşem insanın doğduğu evde olmak mükemmel bir duyguydu.
Yukarıdaki fotoğrafta ise Atatürk'ün evini dış cepheden görmektesiniz.
Selanik'e gitmemdeki tek sebep Atatürk'ün burada doğup büyümüş olması ve onun evini ziyaret edebilecek olmamdı. Bu sebeple Atatürk'ün evi dışında görebileceğim pek bir şey yok diye düşünmüştüm. Meğer yanılmışım, çünkü Selanik'e bayıldım!
Atina'dan sonra Yunanistan'ın ikinci büyük şehri olan Selanik, İzmir'e çok benziyor. Upuzun bir sahili ve hemen arkasındaki yemyeşil parkları, sahil boyunca dizilen evleri ile Selanik gerçekten keyif veren bir şehir. Eğer İstanbul'da veya civarında yaşıyorsanız, kara yoluyla dahi rahatlıkla ulaşabileceğiniz Selanik, hafta sonu tatili için ideal.
Günde yaklaşık 25 km yürüyerek gezdiğim bu şehirde ikinci günün sonunda birçok yeri öğrenmiştim. Hatta şöyle bir şey oldu; sokakta yürürken bir adam yanıma geldi ve Yunanca birşeyler söyledi. Yunan olmadığımı, turist olduğumu söyleyince, Atina'dan geliyorum, adres soracaktım dedi. Nereye gitmek istediğini sordum ve gitmek istediği yeri tarif ettim. Bu benim için çok tatlı bir andı. Bir Yunan'a kendi ülkesinde yol tarif ediyordum :)
Günde yaklaşık 25 km yürüyerek gezdiğim bu şehirde ikinci günün sonunda birçok yeri öğrenmiştim. Hatta şöyle bir şey oldu; sokakta yürürken bir adam yanıma geldi ve Yunanca birşeyler söyledi. Yunan olmadığımı, turist olduğumu söyleyince, Atina'dan geliyorum, adres soracaktım dedi. Nereye gitmek istediğini sordum ve gitmek istediği yeri tarif ettim. Bu benim için çok tatlı bir andı. Bir Yunan'a kendi ülkesinde yol tarif ediyordum :)
Selanik'te bu korsan gemisi görünümlü gemilerle tur yapabilirsiniz. Böylece denizden Selanik'in güzelliğini görme fırsatı bulabilirsiniz.
Yukarıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz Beyaz Kule, Selanik'in simgelerinden biri. Bu fotoğrafı gemiden çektim.
Bu kule Osmanlılar tarafından, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış. Kule daha sonraları zindan olarak kullanılmış. Bu kuledeki zindanlara atılan ve burada öldürülen insanlar sebebiyle kule zaman içerisinde kızıl kule olarak anılmaya başlanmış.
Bu kule Osmanlılar tarafından, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış. Kule daha sonraları zindan olarak kullanılmış. Bu kuledeki zindanlara atılan ve burada öldürülen insanlar sebebiyle kule zaman içerisinde kızıl kule olarak anılmaya başlanmış.
Osmanlılar'dan sonra Yunanlar kuleyi beyaza boyamış, bu yüzden kulenin yeni ismi Beyaz Kule olmuş. Fakat aradan geçen yıllarda bu boya döküldüğünden kule şu anda beyaz değil, orijinal renginde.
Beyaz Kule müze olarak hizmet vermekte olduğundan kulenin içini gezebilirsiniz.
Kulenin her katında yer alan ve bir zamanlar zindan olarak kullanılan küçük küçük odalarda yaşamaya mahkum edilen insanları düşünmek çok acı verici. Bu odalardan birinde beş dakika oturdum ve inanın o bile fazlasıyla kötü hissettirdi.
Bu fotoğrafı Beyaz Kule'nin tepesinden çektim. Gördüğünüz gibi Selanik sahil boyunca harika parklarla kaplı. Bizim şehirlerimiz yeşil alana hasret kaldığı için bu manzarayı kıskanmamak elde değil.
Selanik sahilinde yer alan bu heykel, Büyük İskender'i simgeliyor. Her ne kadar Büyük İskender Makedonya İmparatoru olarak anılsa da, Yunanlar, Selanik'in de içinde yer aldığı kuzey Yunanistan'a Makedonya adını verdiklerinden, İskender'in ait olduğu Makedonya'nın bu bölge olduğunu ileri sürüyorlar.
Zaten Yunanistan gerçek Makedonya'nın Kuzey Yunanistan'ın olduğunu ileri sürdüğünden,"Makedonya" adında bir ülke olmasına karşı. Bu sebeple, Yunanlar bu ülkeye Makedonya değil "FYROM" diyorlar. Bunu bildiğim için, Selanik'ten sonra Makedonya'ya geçmek üzere otobüs bileti alırken FYROM'a gideceğimi söyledim. Durup dururken Yunanlar'ın milliyetçi damarına basıp olay çıkarmaya gerek yok :)
Bir İskender heykeli de Makedonya'nın başkenti Üsküp'te var. Gördüğünüz üzere bu iki millet İskender'i paylaşamıyorlar :) Üsküp hatıralarımı yazarken bu konudan tekrar bahsedeceğim.
Yukarıdaki fotoğraflarda Selanik'in meşhur Aristoteles Meydanı'nı görmektesiniz. Burası Selanik'in en büyük meydanı, yani şehrin kalbi.
Bu kilise Ayasofya Kilisesi olarak anılıyor. Burası İstanbul'daki Ayasofya'nın görkemiyle kesinlikle kıyaslanamaz. İstanbul'daki Ayasofya'ya ilk gittiğimde şaşkınlıktan ve hayranlıktan donup kalmıştım. Burası ise İstanbul'daki Ayasofya ile karşılaştırıldığında biraz sönük kalıyor.
Burası Rotonda Kilisesi. Tapınak olarak inşa edilen bu yapı daha sonra kiliseye dönüştürülmüş. Burası aynı zamanda Selanik'in en eski kilisesi. Fotoğraflarda aynı tadı alabiliyor musunuz bilmiyorum ama bu yapı benim için çok görkemli ve etkileyiciydi. Selanik'te tapınaktan kiliseye dönüştürülen başka yapılar da bulunuyor. Bu yapılar benim için kilise olarak inşa edilenlerden daha ilgi çekici.
Bu şirin yapı ise Panagia Kilisesi. Ben böyle küçük kilise ve camileri daha çok beğeniyorum. İstanbul Boğazı'nda yürürken harika küçük camiler var. Bir gün onları da tek tek fotoğraflayıp yazmayı düşünüyorum.
Burası Roman Agorası. Antik Selanik'in merkezi olması yönüyle önemli, fakat görülecek çok fazla bir şey yok. Ama Atatürk'ün evine yakın olması sebebiyle, geçerken buraya da uğrayabilirsiniz.
Bu fotoğrafta ise Agora'nın Antik Yunan'daki görünümünün bir tasvirini görmektesiniz.
Biraz da Selanik'teki müzelerden bahsedelim :) Selanik'teki Bizans Kültürü Müzesi ve Arkeoloji Müzesi'nden en sevdiğim parçaları aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum. Arkeoloji Müzesi ile başlayalım;
Bu sarkofajdaki kabartmalar bir domuz avını simgeliyor. Bu sarkofaj 3. yüzyıldan.
Antik Yunan sanatına bayılıyorum!
Bu büst de yine müzede ilgimi çeken eserlerden biri oldu. Bu da 3. yüzyıla ait.
Bu ark 4. yy'ın başlarından kalma.
İlk Roma İmparatoru Agustus'un heykeli, 1. yy
Bu fotoğraflar ise Bizans Kültürü Müzesi'nden. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz mezarları benim için özel kılan, içlerine çizilmiş olan resimlerdi. Daha önce böyle birşey görmemiştim. Bu nedenle müze görevlisini soru yağmuruna tuttum, o da sabırla cevapladı :)
Bu aslında Hristiyanlık öncesine aitmiş, fakat Hristiyanlık'ın erken dönemlerinde de bu şekilde mezar yapımına devam etmişler. Bu aşamada mezarlara çizilen resimlerin yerini dini figürler almış.
Bu şekilde ahşap üzerine altın kaplama eserleri de çok seviyorum. Altın tozu demek daha doğru olur. Bu bölümde yer alan müze görevlisini de materyali, şekli ve anlattığı hikaye konusunda soru yağmuruna tuttum. Bir kez daha yeni bir şeyler öğrendiğim için çok mutlu oldum.
Müzede birçok parça daha bulunuyor elbette, ama benim sizinle paylaşmak üzere seçtiklerim bunlardı.
Böylelikle, Selanik'ten mutlu mesut ayrıldığımı söyleyebilirim. Yunanistan'da her şey yolundaydı. Fakat önceki yıl gitmiş olduğum Atina'da başıma gelmeyen kalmamıştı. Çünkü o sırada Yunanistan'da ekonomik kriz vardı. Atina'da yaşadıklarımı merak ediyorsanız, "Belalı Yolculuk:Atina" isimli yazımı okuyabilirsiniz.
Atatürk ile başladığımız yazıyı Atatürk'ün sevdiği şarkılardan biriyle bitirelim: "Kimseye Etmem Şikayet" Biraz efkarlı olacak ama, ben de bu şarkıyı çok severim. Görüşmek üzere!
Yorumlar
Yorum Gönder