Geçen yaz Burdur'a giderken yalnızca Sagalassos Antik Kenti'ni ve Burdur Müzesi'ni görmeyi planlamıştım. Kibyra Antik Kenti'ni plana dahil etmemiştim. Ama Burdur Müzesi'nde Kibyra ile ilgili gördüklerimden sonra burayı da mutlaka görmem gerek dedim. Bu nedenle, bu yaz yine Burdur'daydım. Burdurlular bile iki yaz üst üste Burdur'a gitmiyordur :)
Kibyra Antik Kenti Burdur'un Gölhisar ilçesinde yer alıyor. Kibyra da Sagalassos gibi ilçe merkezinin hemen yanında yükselen bir tepenin üzerine kurulmuş bir şehir. Sagalassos yaklaşık 1.700 metre yükseklikte iken, Kibyra yaklaşık 1.350 metre yükseklikte. Bu nedenle yürüyerek çıkmamanızı tavsiye ederim :)
Kibyra'ya Gölhisar'dan taksiyle 10 dakikada ulaşabilirsiniz. Taksi sizi antik şehrin girişinde indiriyor. Şehrin tamamını görmek için tepenin geri kalanını tırmanmanız gerekiyor. Burada sizi uzun bir yol bekliyor. Kentin tamamını görmek yaklaşık 3 saatimi aldı.
Kibyra'da sizi ilk olarak yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz stadyum karşılıyor. Stadyumun sağ tarafındaki sıralar büyük ölçüde korunarak günümüze kadar gelmiş. Karşısındaki sıralar ise dağılmış durumda.
Bu stadyum 10 bin kişi kapasiteli ve yaklaşık 200 metre uzunluğunda. Burada atletizm yarışmalarının yanı sıra gladyatör dövüşleri de yapılıyormuş. Zaten Kibyra "Gladyatörler Şehri" olarak biliniyor.
Gladyatörler kanun kaçakları, savaş esirleri ve köleler arasından seçiliyordu. Daha sonraki dönemlerde özgür Roma vatandaşları da gladyatör dövüşlerine katılmışlardır. Her ne kadar günümüz dünyasından bakıldığında çok vahşi gelse de, gladyatör oyunları, o dönem için önemli bir halk eğlencesi olmuştur. Kibyra Stadyumu da bu bölgedeki en büyük stadyum olması nedeniyle birçok gladyatör dövüşüne ev sahipliği yapmıştır.
Kibyra'da bir Gladyatörler Mezarlığı da bulunuyor. Bu mezarlık alanından gladyatör dövüşlerini anlatan frizler de çıkarılmış. Friz, kısaca yapının üzerindeki kabartmalar olarak tanımlanabilir. Bunlar antik döneme ait bilinen en uzun gladyatör frizleri.
Bu frizler, Burdur Müzesi'nde bulunuyor. Bunları bir önceki yaz gittiğim bu müzede görmüştüm. Yukarıdaki fotoğraflarda müzede gördüğüm bu frizlerden örnekler paylaşıyorum. Bu vesileyle, bir antik kenti görmek istediğinizde, buradan çıkarılan eserlerin bulunduğu müzeleri de gezmenin önemini vurgulayalım. Aksi takdirde birçok bilgi eksik kalacaktır.
Şehrin geri kalanını görmek için tepeye tırmanmaya devam ediyoruz. Kibyra Antik Kenti'ndeki kazılar 2006 yılında başlamış; daha çok yeni. Şimdi ıssız olan bu yolların altında, sağında, solunda daha neler ortaya çıkacak kim bilir.
Şimdi size Odeon'dan bahsetmek istiyorum. Odeon, müzik dinlemek için inşa edilen yapılara verilen isim, bir nevi konser salonu, bu nedenle müzik evi olarak isimlendiriliyor. Kibyra'daki odeon yalnızca müzik evi olarak değil, aynı zamanda meclis binası olarak da kullanılmış. Bu yapı, 3.500 kişilik kapasitesiyle en büyük odeon olarak kabul ediliyor. Kibyra'daki odeonu asıl meşhur eden şey ise zeminindeki Medusa mozaiği.
Bir önceki yaz Burdur Müzesi'ni gezerken, müzede odeonun fotoğrafını gördüğümde ortasındaki bu mozaiğin gerçek olduğuna inanamamıştım. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim. Gerçekten de bu mozaiğin dünyada başka bir örneğinin olmadığını öğrendim.
Bildiğimiz anlamdaki mozaik tekniğinden farklı bir yapım stili var öncelikle. Bu tekniğe "Opus Sectile" adı veriliyor. Farklı tür ve renklerdeki mermerlerden kesilen parçaların birleştirilmesi ile oluşturulmuş. Bu değerli mozaik, iklim şartlarından etkilenmemesi için üstü kapalı olarak muhafaza ediliyor. Yalnızca yaz aylarında üzeri açık. Bu nedenle Kibyra'ya gittiğinizde Medusa mozaiğini görmek isterseniz ziyaretinizi buna göre ayarlamanız gerekiyor.
Bu mozaikte resmedilen Medusa, Yunan Mitolojisi'nde gözlerine bakanı taşa çeviren, yılan saçlı bir dişi canavar olarak anlatılıyor. Medusa çoğu kişi tarafından bu yönüyle tanınıyor. Oysa Medusa daha önceden herkesi kıskandıracak güzellikte bir kızmış. Tanrıça Athena'ya ait bir tapınakta yaşamaktaymış. Medusa, denizler tanrısı Poseidon'un da dikkatini çekmiş. Athena bu durumu kıskansa da Poseidon inkar etmiş. Bir gün Poseidon tapınağa giderek Medusa'ya tecavüz etmiş. Kıskançlıktan deliye dönen Athena, Medusa'yı saçlarının her bir teli yılan olan bir canavara dönüştürmüş. Üstelik artık Medusa'ya bakmaya çalışan herkes taşa dönüşüyormuş. Medusa hiçbir suçu yokken Athena'nın gazabına uğramış. Üstelik buna rağmen Athena'nın öfkesi dinmemiş ve Perseus'la anlaşarak ondan Medusa'nın kafasını kesmesini istemiş. Güzellik başa bela dedikleri şeyi tam anlamıyla yaşamış Medusa. Floransa'da bulunan, yukarıdaki fotoğrafta yer alan heykel, Medusa'nın kesik başını tutan Perseus'u temsil ediyor.
Odeonun önünde bulunan Stoa, yani sütunlu galerinin zemini de mozaikler ile kaplanmış. Bu mozaikler farklı geometrik desenlerde 15 farklı panodan oluşuyor. Bunlar da yine oldukça dikkat çekici.
Kibyra Antik Kenti'nde ayrıca görkemli bir anıtsal çeşme yer alıyor. Bu çeşmenin restorasyonu bu yıl içerisinde tamamlandı ve 2.000 yıl öncesinde olduğu gibi, yeniden suyu akmaya başladı. Kibyra'ya gitmek için önce çeşmenin restorasyonunun tamamlanmasını, sonra da Medusa mozaiğinin üstünün açılmasını bekledim. Geçen yıl gidemediğime üzülmüştüm; ama şimdi iyi ki bu yıl gitmişim diyorum. Yoksa bu harika çeşmeyi göremeyecektim.
Geçen yıl gördüğüm Sagalassos Antik Kenti'ni anlattığım yazımda, ülkemizde hala suyu akan başka bir antik çeşme olmadığını yazmıştım. Artık Kibyra Antik Kenti'nin tarihi çeşmesi de ayağa kaldırıldığından, bu yıl itibariyle bu bilgi güncellenmiş oldu.
Bu iki harika çeşme de Burdur'da; ama şehrin iki farklı ucunda. Sagalassos Antik Kenti Isparta sınırındaki Ağlasun ilçesinde iken, Kibyra Antik Kenti Denizli sınırındaki Gölhisar ilçesinde yer alıyor. Sagalassos yazımı da mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Sagalassos'taki Antoninler Çeşmesi'ne fotoğraflarından bile aşık olacağınıza eminim.
Yukarıdaki fotoğrafta Kibyra Antik Kenti'nin tiyatrosunu görmektesiniz. Bu tiyatro oldukça büyük olsa da, oturma sıraları dağılmış durumda. Kibyra'da bulunan, yukarıda bahsettiğim eserler o kadar büyüleyici ki, bu antik kentin tiyatrosu diğer eserlerin gölgesinde kalıyor.
Şimdi biraz da Kibyra'nın tarihinden bahsedelim. Kibyra Antik Kenti; Likya, Karya, Pisidya ve Frigya bölgelerinin kesişme noktasında bulunan önemli bir ticaret merkeziydi. Diğer birçok antik kentte olduğu gibi, Kibyra'daki kalıntılar da Roma İmparatorluğu dönemine aittir. Zaten Kibyra M.S. 23 yılında gerçekleşen depremde yerle bir olmuş; sonrasında Roma İmparatoru Tiberius döneminde yeniden inşa edilmiştir.
Kibyra Antik Kenti'ndeki resmi kazılar 2006 yılında başlamış, kent aynı yıl UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne girmiştir. Bu oldukça iddialı. Burdur'da bulunan iki muhteşem antik kent olan Sagalassos ve Kibyra'daki kazılar çok geç tarihlerde başladığından yakın zamana kadar çok fazla bilinirliği yoktu. Ama buralar zaman geçtikçe çok daha fazla ziyaret edilen yerler haline gelecek.
Böylece Kibyra turumuzun sonuna gelmiş bulunuyoruz. Kibyra Antik Kenti'nin bulunduğu Gölhisar ilçesi Denizli'ye çok yakın olduğundan buradan Denizli'ye geçtim. Hem Denizli'den İstanbul'a uçakla dönmek daha kolay olacaktı, hem de Denizli'de bulunan Laodikya Antik Kenti'ni ziyaret etme fırsatı bulacaktım. Denizli'ye gitmişken Hierapolis Antik Kenti'ni de yeniden görmüş oldum.
Kibyra ile 2023 yazında ziyaret etmiş olduğum antik kentleri yazmaya başlayarak, yazın verdiğim ara sonrasında, blog sayfama yeniden dönmüş oldum. Sıradaki yazılarımda Hierapolis ve Laodikya'yı anlatacağım. Devamında 2023 yazında gördüğüm diğer antik kentleri anlatmaya devam edeceğim.
Yorumlar
Yorum Gönder