Bu blogdaki seyahat yazıları arkeoloji ve tarihle harmanlanmış olduğundan, sizi çoğunlukla geçmişe götürerek, gördüklerimi tarihi bilgilerle birlikte aktarmaya çalışıyorum. Bu kapsamda, 2 bin yıllık Roma şehirlerinden, 3 bin yıllık Urartu şehirlerinden bahsettim. Bu tarihler çok eski gibi gelse de, Anadolu'da yerleşik hayat çok ama çok daha öncesine dayanıyor. İşte bu yazı ile tam 9 bin yıl öncesine, Anadolu'daki ilk yerleşim yerlerinden biri olan Çatalhöyük'e gidiyoruz.
Yukarıdaki fotoğrafta Çatalhöyük kazı alanını görmektesiniz. Bu gördükleriniz binlerce yıl önce Çatalhöyük'te yaşayan insanların inşa ettikleri kerpiç evler.
Bildiğiniz üzere; tarih öncesi çağlara ilişkin teoriye göre insanlar önce avcı-toplayıcı olarak nitelendirilen bir şekilde, bir yere sabit olarak yerleşmeden, göçebe olarak yaşamaktalardı. Daha sonraları tarım ve hayvancılık ile uğraşmaya başlayarak köyler ve şehirler kurdukları, bunun neticesinde yerleşik hayata geçtikleri düşünülmektedir. İşte Çatalhöyük, insanların yerleşik hayata geçtiği Neolitik Çağ'a ait bir yerleşim yeridir.
Anadolu'da Neolitik döneme ait başka yerleşim yerleri de bulunmaktadır. Ancak Çatalhöyük'ün önemi o dönem için büyük bir şehir niteliğinde olmasıdır. Çatalhöyük yalnızca Anadolu'nun değil, insanlık tarihinin ilk şehir yerleşmesi olarak tanımlanmaktadır. Zira; burası 8.000 kişinin yaşadığı bir şehir ve 9 bin yıl önceki dünya nüfusu düşünüldüğünde bu gerçekten büyük bir sayı.
Bu arada, günümüzde Şanlıurfa sınırları içerisinde bulunan ve 12 bin yıl öncesine ait bir yapı olan Göbeklitepe'nin keşfi insanların yerleşik hayata tarım ile birlikte geçtikleri tezini şüpheye düşürmüştür. Çünkü Göbeklitepe'de yerleşik hayata geçişin sebebinin tarım değil, bu tapınak olduğu, insanların bu tapınağa yakın olmak için buraya yerleştiği düşünülmektedir. Şimdilik bu tartışmaya girmeyeceğim :)
Neolitik Çağ "Cilalı Taş Devri" olarak da adlandırılmaktadır. M.Ö. 10 bin ve M.Ö. 6 bin yılları arasını kapsamaktadır. Çatalhöyük'te ilk yerleşim M.Ö. 7400'lerde başlamıştır.
Tarih öncesi çağlar, o dönemdeki insanların kullandığı aletlere göre adlandırılmıştır. Cilalı Taş Devri, taş devrinin son dönemidir. Taş Devri'nin daha önceki evrelerinde de taş aletler yapılmışken, Cilalı Taş Devri'nde yapılan taş aletler eski çağlara göre daha düzgün ve daha işlevsel hale gelmiştir. Tekerlek de Cilalı Taş Devri'nde icat edilmiştir.
Cilalı Taş Devri'nde insanlar çanak-çömlek yapımına da başlamışlardır. Çatalhöyük'te de M.Ö. 7 binli yıllara ait çanak çömlek örneklerine rastlanmıştır.
Çatalhöyüklülerin ticaretle uğraştığı da anlaşılmaktadır. Çünkü bu bölgede Kapadokya'dan gelen obsidyen ve hatta Kızıldeniz'den (Mısır) gelen deniz kabuklarına rastlanmıştır.
Şimdiye kadar paylaştığım fotoğraflarda Çatalhöyük'teki evlerin kalıntıları yer almaktaydı. Ancak bu kalıntılardan buranın geçmişteki halini tam olarak gözünüzde canlandıramayabilirsiniz. Bu noktada Çatalhöyük'teki model evler bizim o dönemin yaşamını daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. Yukarıdaki fotoğrafta bu model evlerden birinin içindeyim.
Kazı alanının girişinde bulunan model evler, Çatalhöyük kazılarındaki buluntulardan faydalanılarak, 2017 yılında inşa edilmiştir. Bu sayede binlerce yıl önce Çatalhöyük'teki insanların nasıl bir yaşantısı olduğu görülebilmektedir. Bu nedenle Çatalhöyük'ü model evlerden örnekler üzerinden anlatmaya devam edeceğim.
Çatalhöyük'teki evler birbirine bitişikti ve kapıları yoktu. Evlere giriş çıkışlar çatıdan yapılıyordu. Yukarıdaki fotoğrafta yer alan model evde bunun bir canlandırmasını görmektesiniz.
Evlerin arasında sokaklar olmadığından insanlar evlerin üzerinden yürüyordu. Bu şekilde bir yapılaşma tercih edilmesinin sebebi henüz tespit edilememiştir. Savunma amaçlı olduğu da pek destek görmeyen bir tez, çünkü Çatalhöyük'teki bu yerleşim yerinde hiçbir saldırı veya savaş izine de rastlanmamıştır.
Çatalhöyük'te yaşayan insanlar ölülerini evlerinin içine gömüyordu. Evin zemininde yukarıdaki fotoğraftaki gibi çukurlar kazarak ölülerini buraya gömüp üstünü kapatıyorlardı. Ölüler cenin pozisyonunda gömülüyordu. Çatalhöyük kazılarında evlerin içerisindeki bu çukurlarda, buraya gömülen insanların iskeletlerine ulaşılmıştır.
Yukarıdaki fotoğrafta yer alan model evde, evin içine gömülen bir insan örneği canlandırılmıştır. Ölüler bu şekilde cenin pozisyonunda gömüldükten sonra üzeri kapatılmaktaydı.
Çatalhöyüklüler için bir boğayı öldürmek çok önemli bir olaydı. O dönemin şartlarında çok ilkel aletler kullanıldığı için günümüze göre bu çok daha zordu. Bu nedenle öldürülen boğanın kafatası ve boynuzları bir gurur simgesi olarak evlerde sergilenmekteydi. Yukarıdaki fotoğrafta bunun bir örneğini paylaşıyorum.
Çatalhöyüklüler evlerinin duvarlarına resimler de çizmişlerdir. Boğa öldürmenin onlar için önemli olduğunu belirtmiştim. Burada da bir boğanın öldürülüşünü tasvir eden bir resim görmektesiniz. Model evin duvarına çizili olan bu resim, kazılarda bulunan evdeki aslına uygun olarak yapılmış. Neredeyse 9 bin yıl önce çizilen bir resmi seyrediyor olmak inanılmaz bir his.
Çatalhöyüklüler evlerinin duvarlarına geometrik şekiller de çizmişlerdi. Bunları çok ilginç buldum. Çünkü o dönemin şartlarında bu kadar düzgün çizgiler ve desenler ile karşılaşacağımı düşünmezdim.
Yine, evlerin duvarlarında leopar kabartmalarına da rastlanmıştır. Evet, bir zamanlar Anadolu'da leopar vardı. Anadolu parsı olarak da adlandırılmaktadır. Zaman içerisinde neslinin tükendiği düşünülmektedir. Ancak 1974 yılında Ankara Beypazarı'nda görülmüş ve bu özel türün son temsilcilerinden biri olan bu pars, bir avcı tarafından vurulmuştur. Geçtiğimiz birkaç yıl içerisinde bazı bölgelerde yeniden rastlanmış ve doğal ortamında koruma altına alınmıştır. Elbette ki, sonunun Ankaralı pars gibi olmaması için yeri açıklanmamaktadır.
Bu arada Çatalhöyük'ü kardeşim ile birlikte gezdim. Zaten seyahatin sonunda Ankara'ya onun yanına uğrayacaktım. Bunun yerine, o Ankara'dan ben Antalya'dan yola çıkarak Konya'da buluştuk ve Ankara'ya birlikte döndük. Böylece 2022 yazında yaptığım, benim için özel bir anlam taşıyan bu turun son ayağını canımın diğer yarısı ile noktalamış oldum.
Şimdi gelelim yazının serzeniş kısmına :) Çatalhöyük, Konya'nın Çumra ilçesinde bulunuyor. Eğer kendi aracınız ile gelmiyorsanız, buraya ulaşmak için öncelikle Konya'dan Çumra'ya otobüsle geçmeniz gerekiyor. Çumra'ya giden otobüsler Konya Otogarı'ndan değil, Karatay'daki eski otogardan kalkıyor. Çumra ilçe merkezine ulaştıktan sonra Çatalhöyük'e gitmek için herhangi bir ulaşım aracı bulunmuyor. Ancak Çatalhöyük kazı alanı ilçeye 11-12 km uzaklıkta olduğundan taksi ile ulaşım sağlayabilirsiniz. İşte sorun tam olarak burada başlıyor.
Diğer yazılarda da bahsettiğim üzere, Anadolu'daki antik kentlere ulaşım gerçekten büyük bir sorun. Yerel yönetimlerin antik kentlere ulaşımı sağlayan bir hat oluşturmamalarının yanı sıra, yöre insanının da yaşadıkları yerdeki antik kenti çok önemsemediklerini, oraya gitmeye çalışanlara gülüp geçtiklerini görüyoruz.
Biz de Çumra'dan Çatalhöyük'e gitmek istediğimizi söylediğimizde taksici 10 km yol için 300-TL ödememizi istedi. Burada taksimetreye göre değil, pazarlığa göre hareket ediliyor. 2022 yazında bu fiyat istendi, eminim bu yaz 500-TL istemeye başlamışlardır.
Bir şekilde taksici ile anlaşarak Çatalhöyük'e ulaşırsanız, pazarlığı gidiş-dönüş olarak yapmanız ve orayı gezene kadar sizi beklemesini istemeniz en kolay çözüm aslında. Ama ben gittiğim yerden çıkmak bilmediğim için ve ne kadar kalacağımı kestiremediğim için bunu yapmadım. Böyle uğraşacağına araba kirala diyeceksiniz ama uzun mesafe araç kullanmak konusunda kendime güvenemiyorum.
Bu arada taksi durağında beklerken çok tuhaf bir şey oldu. Orada beklediğimizi görüp yanımıza yaklaşan yaşlı bir adam uzun yıllar Almanya'da çalışıp memleketine dönen bir gurbetçiymiş. Taksicinin de akrabasıymış. Beni görünce Almanca konuşmaya başladı. Ben de bozmadım, Almanca cevap verdim. Sonra tabi Alman olmadığımı anladı. Bahanesi şu oldu, böyle giyindiğin için "gavur" sandım! Fotoğraflarda ne giydiğimi görüyorsunuz, buna bile açık denilen bir coğrafya burası.
Neyse, bir şekilde gidip kazı alanını gördükten sonra kazı başkanı ve ekibi ile çay içerek sohbet etme fırsatı buldum. Bu sayede hem Çatalhöyük hem de genel olarak arkeoloji üzerine güzel bir sohbet oldu. Hatta şans eseri eski kazı başkanı da o gün ziyarete gelmişti.
Bayramda yine antik kent peşinde Burdur yollarına düşeceğim. Geçen yaz Burdur'da Sagalassos Antik Kenti'ni görmüştüm, bu kez Kibyra Antik Kenti için gideceğim. Eminim yine harika bir keşif olacak. Bakalım bu kez yollarda beni hangi süprizler bekliyor :)
Yorumlar
Yorum Gönder