Ana içeriğe atla

Saraybosna

 

Saraybosna'ya gitmek hep aklımın bir köşesindeydi ve nihayet bu yaz bu sevimli şehri görme fırsatı buldum. Bosna Hersek'in başkenti olan Saraybosna'ya gitmeyi özellikle Bosna Savaşı'nın izlerini takip etmek için istiyordum.

Bunun için öncelikle uçaktan iner inmez soluğu yukarıda fotoğrafını görmüş olduğunuz Umut Tüneli'nde aldım. Umut Tüneli Bosna Savaşı sırasında Sırplar tarafından çepeçevre kuşatılan Saraybosna'ya yiyecek, ilaç ve silah getirmek için kazılan gizli bir geçit. Bugün 800 metrelik bu tünelin 20 metresini görmeniz mümkün. Eğer burayı görmek istiyorsanız havalimanından doğrudan geçmenizi tavsiye ederim. Zira; havalimanına çok yakın bir konumda olan bu tünel şehir merkezine oldukça uzak.



Yukarıda Saraybosna'nın nasıl kuşatıldığını gösteren bir harita görmektesiniz. Burada Eski Yugoslavya'dan ve Bosna Savaşı'ndan biraz bahsetmek istiyorum.


Yugoslavya Cumhuriyeti 2. Dünya Savaşı sonrasında 1945 yılında kurulmuştu.  Yugoslavya'yı günümüzdeki Sırbistan, Karadağ, Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek, Kosova ve Makedonya oluşturuyordu. Yugoslavya komünizm ile yönetilmekteydi. Yugoslavya'nın kurucusu olan Tito'ya tıpkı Atatürk gibi büyük saygı ve sevgi besleniyor. Bunu Karadağ'da yaşlı bir emekli polis ile konuşurken daha iyi anlamıştım. Tito denildiğinde adeta gözleri parlıyordu.

Tito'nun 1980 yılında ölümünden sonra ülkede bir dağılma süreci başladı. Milliyetçilik hareketinin yaygınlaşması sonucunda 1990'lı yıllarda bir iç savaş yaşandı ve Yugoslavya parçalandı. Yugoslavya'yı oluşturan ülkeler birer birer bağımsızlıklarını ilan ederken, Bosna Hersek'in bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Sırplar kanlı bir savaş başlattılar. 1992-1995 yılları arasında süren Bosna Savaşı sırasında sadece Saraybosna'da 11.000 kişi, Bosna Hersek genelinde ise 200.000 kişi öldürüldü, onbinlerce kadına tecavüz edildi. İşte yukarıda belirtmiş olduğum Umut Tüneli 1993 yılında bu acı dolu günlerde kazıldı.


Şehir merkezinde bulunan sonradan Şehitlik'e dönüştürülen bu mezarlıktan geçerken hemen hemen hepsi 1990'lı yılların başında ölen gencecik insanların mezarlarını görünce insanın içi burkuluyor.





Yugoslavya ve dağılma sürecini konu alan muhteşem kara komedi Underground'u izlemenizi tavsiye ederim. Bu film benim hayatımda izleyip en çok etkilendiğim filmlerden biri. Filmin yönetmeni Emir Kusturica, filmin müzikleri ise Türkiye'de de oldukça popüler olan Goran Bregoviç tarafından yapılmış. Defalarca izlediğim bu filmin müziklerini ezbere biliyorum. Bu Sırpça şarkıları Karadağ'da söylediğimde şok olmuşlardı. (2006 yılında Sırbistan'dan ayrılan Karadağ'da da Sırpça konuşuyorlar. Sorduğumda çok bir fark olmadığını söyleseler de dillerinin Karadağca olduğunu söylemeyi tercih ediyorlar.)


Saraybosna'nın içine girdiğinizde sizi küçük bir Osmanlı şehri karşılıyor. Buraya Başçarşı deniliyor. Osmanlı yapıları ile süslü bu alanın içinde dolaşmaktan keyif alacağınıza eminim.


Hemen meydanda bulunan Gazi Hüsrev Bey Cami, dönemin valisi Gazi Hüsrev tarafından 1531 yılında inşa edilmiş olup, mimarı Mimar Sinan'dır.


Başçarşı'nın en önemli simgelerinden biri Sebil olarak bilinen bu çeşme. 


Bezistan olarak anılan bu çarşı da yine Başçarşı'nın içerisinde yer almakta olup, içinde çeşitli dükkanlar bulunuyor.




Yine Başçarşı'nın içinde Osmanlı eserlerinin yanı başında İsa'nın Yüce Kalbi Katedrali adıyla anılan bu katedral de yer alıyor. Osmanlı Saraybosna'yı terk ettikten sonra, 1889 yılında yapılan bu katedral Neo-Gotik mimari ile inşa edilmiş.





Bu küçük halkanın dışına çıktığınıza ise sizi modern Saraybosna karşılıyor. Çok güzel mekanların olduğu bu şehirde çok yakın tarihte bir savaş olduğu ilk bakışta hiç hissedilmiyor.


Bu köprünün adı Latin Köprüsü. Bu köprünün özelliği, 1. Dünya Savaşı'nın başlamasına neden olan olayın burada gerçekleşmiş olması, yani Avusturya-Macaristan veliahtı Franz Ferdinand'ın Sırp milliyetçi Gavrilo Princip tarafından bu köprü üzerinde suikaste uğramış olması. Bu nedenle bu köprü üzerinde olmak, yıllarca süren kanlı bir savaşın başlamasına neden olan yerin tam merkezinde olmak çok farklı hissettiriyor.



Son olarak, Saraybosna'ya gittiğinizde yukarıda fotoğrafını gördüğünüz Boşnak Böreği'ni ve buraya özel bir köfte olan Cevapi'yi yemeden dönmemeniz gerektiğini söyleyerek, yukarıda belirtmiş olduğum Underground filminde yer alan favori şarkılarımdan biri olan Mesecina (Ayışığı) ile kapanışı yapmak istiyorum. Görüşmek üzere!






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Antik Yunan

Efes Antik Kenti Antik Yunan medeniyeti her zaman ilgimi çekmiştir. Benim için bu ilgiyi doruğa ulaştıran ve bu eserlerin peşinden şehir şehir gezmeme neden olan şey yıllar önce Efes Antik Kenti'ni görmek oldu. Bu nedenle benim için Efes'in yeri ayrıdır. Efes Antik Kenti İzmir'in Selçuk ilçesinde yer almaktadır. Oldukça geniş bir alana yayılmış olan Efes Antik Kenti tiyatro, tapınaklar ve diğer eserler ile muhteşem bir görsel şölendir. Görkemli bir geçmişi olan Efes, bu toprakların Roma İmparatorluğu tarafından fethedilmesinin ardından, Asya eyaletinin başkenti olmuştur. Efes'te inşa edilen Artemis Tapınağı dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilmektedir. İngilizler tarafından götürülen Artemis Tapınağı'nın parçaları British Museum'da sergilenmekte   olduğundan, tapınağın bulunduğu yerde birkaç sütundan başka bir şey görmeniz mümkün değildir. Yukarıdaki Antik Yunan haritasından da göreceğiniz üzere, Efes dışında daha başka birço

Laodikya Kilisesi ve Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlık

Bir önceki yazıda Denizli'de bulunan Laodikya Antik Kenti'nden bahsetmiş ve Roma İmparatorluğu döneminden kalan eserleri anlatmıştım. Laodikya Antik Kenti'ndeki yerleşim Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığın yayılmasından sonraki dönemde de devam ettiğinden bu antik kentin bir de kilisesi bulunuyor. Bu dönemde yapılan ilk kiliselerden biri olan Laodikya Kilisesi'ni anlatacağım bu yazıda Roma İmparatorluğu ve Hristiyanlığın ilişkisinden de bahsedeceğim.   Bildiğiniz üzere; Antik Yunan devletlerinde ve devamındaki Roma İmparatorluğu'nda çok tanrılı bir din anlayışı mevcuttu. Bizim Yunan Mitolojisi olarak adlandırdığımız yapı aslında o dönemdeki inanç sistemini oluşturuyordu. Dolayısıyla, Yunan ve Roma döneminden kalan antik kentlerdeki kutsal mekanlar Zeus, Apollon, Artemis gibi tanrı ve tanrıçalara adanan tapınaklardır.  Laodikya Antik Kenti'nde de, bir önceki yazımda bahsettiğim, Apollon, Artemis ve Afrodit'e adanan, yukarıdaki fotoğrafta yer alan tapına

Sagalassos Antik Kenti&Antoninler Çeşmesi

  Geçen hafta paylaştığım yazıda bahsettiğim üzere, bu yazımda Sagalassos Antik Kenti'ni anlatacağım. Elbette, 1.700 metre yükseklikte yer alan ve çok geniş bir alana yayılan bu büyüleyici yerde geçirdiğim 3,5 saati her detayıyla anlatmam mümkün değil.  Sagalassos Burdur'un Ağlasun ilçesinde yer alıyor. Ağlasun adı da Sagalassos'un zaman içerisinde türetilmesi ile verilen bir isim. Antik kent yüksek bir dağın yamacında kurulu iken, Selçuklular Anadolu'ya geldiklerinde antik kentin aşağısında yer alan ovaya, bugünkü Ağlasun ilçesine yerleşmişlerdir.  Sagalassos Antik Kenti, bir Anadolu halkı olan Luviler tarafından kurulmuş ve M.Ö. 333 yılında Büyük İskender tarafından fethedilmiştir. M.Ö. 25 yılında ise Roma İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. Burada bulunan yapıların çoğu Roma dönemine aittir. Sagalassos Antik Kenti 2009 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.  Sagalassos, Roma İmparatoru Hadrian döneminde Roma İmaparatorluğu'nun Pisidia e

Salvador Dali'nin Evrenine Yolculuk

Salvador Dali yaşamı ve yapıtlarıyla beni kendisine hayran bırakan bir sanatçı. Bu nedenle onun doğduğu şehre gidip, onun kurduğu müzeyi görmek istedim. Salvador Dali, İspanya'nın Katalonya bölgesinde yer alan Figueres şehrinden. Dali Müzesi de yine bu şehirde bulunuyor. Figueres'e Barselona'dan trenle 1,5 saatte ulaşılabiliyor. Bu yaz Barselona'ya gittiğimde, oradan Figueres'e geçerek Dali'nin yaşadığı diyarı ve müzesindeki eserleri görme fırsatı buldum. Dali'nin müzesine doğru yürürken karşıma çıkan küçük bir meydanda buna rastladım, Dali! Müze girişine uzanan merdivenlerdeyim. Figueres çok büyük bir yer olmadığından yürüyerek müzeye ulaşmam zor olmadı.  Karşınızda Dali müzesi. Bu bina eskiden tiyatro binası olarak kullanılıyormuş. Bu dönemde Dali ilk sergisini yine bu binada açmış ve o zaman henüz 14 yaşındaymış. 1930'lu yıllarda İspanya iç savaşı sırasında harap hale gelen bu bina 1960'lı yıllarda belediye ta

Batı Karadeniz'in Gizli Hazinesi: Pompeiopolis Antik Kenti

  Roma İmparatorluğu'ndan kalan antik kentler denilince hep Ege ve Akdeniz bölgesi akla gelir. Oysa Karadeniz Bölgesi'nde de birçok antik kent bulunuyor. Yalnızca henüz kazıları tamamlanmadığı için çok fazla kişi tarafından bilinmiyor. İşte Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde yer alan Pompeiopolis Antik Kenti de bunlardan biri.  (Görsel: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pontus_Krallığı) Kastamonu, geçmişte Karadeniz'de hüküm süren Pontus Krallığı sınırları içerisinde yer almaktaydı. M.Ö. 1. yüzyılda Romalılar'ın Pontus Krallığı'nı ortadan kaldırmalarının ardından Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaleti içerisine dahil edilmiştir. Pompeiopolis, şehri fetheden Romalı komutan Pompeius tarafından M.Ö. 65 yılında, Kastamonu'nun Taşköprü ilçesinde kurulmuştur. Kent daha sonrasında Roma İmparatorluğu'nun Paflagonya eyaletinin başkenti ilan edilmiştir. Türkler'in Anadolu'ya girmesinden sonra, 1213 yılında, bu bölge Çobanoğulları Beyliği'nin hakimiyet