Salvador Dali, Picasso ve Gaudi'nin eserlerini görmek için gitmeye karar verdiğim Barselona'ya giderken Avrupalı arkadaşlar, aman hırsızlara dikkat et, diye uyarmışlardı. Aynı şey Roma'ya giderken de oldu. Ama İstanbul'da bu konuda temkinli olmaya o kadar alıştık ki, değil Barselona ve Roma, Güney Amerika'ya da gitsem kendimi hırsızlardan korurum gibi geliyor :) Tabii yine de büyük konuşmamak lazım, gittiğimde göreceğim.
Barselona, İspanya'nın Katolanya Bölgesi'nde bulunuyor. Tam olarak, yukarıdaki haritada kırmızı ile işaretli alanda. Katalonya özerk bir bölge ve Barselona bu bölgenin başkenti konumunda. Barselona'da metrodaki, havalimanındaki işaretler vs. tüm tabelalar hem İspanyolca hem Katalanca. Katalanca yazılar İspanyolca'dan çok Fransızca'yı andırıyor. Zaten haritada da gördüğünüz gibi Katalonya Fransa sınırında bulunuyor.
İspanya denildiğinde ilk akla gelen şeylerden biri elbette ki boğa güreşi. Yukarıda eski bir boğa güreşi arenasını görmektesiniz. Burası günümüzde alışveriş merkezi olarak kullanılıyor, demek ki tarihi yerleri alışveriş merkezine çevirme hastalığı sadece bize özgü değil :)
Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi, La Rambla'da da bizden bir iz var tabii ki :)
La Rambla'nın bittiği yerde Akdeniz'e ulaşıyorsunuz.
Akdeniz bir başka kıyısında olmak tuhaf bir his.
Barselona'nın yüksek binalarla çevrili dar sokaklarında yürümek başlı başına bir keyif kaynağı.
Özellikle Barselona Katedrali'nin arkasındaki sokaklar kaybolmaktan en çok keyif alacağınız yerlerden biri olacak. Paris ve Floransa gibi Barselona da benim için görmek istediğim yerleri tamamladıktan sonra haritayı çantama koyup rastgele sokak sokak gezmekten keyif aldığım bir şehirdi.
İşte az önce bahsettiğim yer burası.
Bu yapı Arc de Triomf. Gerek görünüş olarak, gerekse isim olarak Paris'teki Arch de Triomphe'u andırıyor. Her ikisi de Zafer Takı anlamına geliyor, yukarıda Katalanca ile Fransızca'nın benzerliğinden bahsederken bunu kastediyordum :) Ancak Paris'teki Arch de Triopmhe Napoleon tarafından yaptırılan tarihsel bir anıt iken, Barselona'daki Arc de Triomf, 1888 yılında Uluslararası Barselona Fuarı için inşa ediliyor. Ayrıca Paris'teki Arch de Triomphe meşhur Champs-Elysees (Şanzelize) Caddesi ile bütünleşmişken, Barselona'daki Arc de Triomf her ne kadar oldukça güzel bir mimariye sahip ise de, meydanın ortasında terk edilmiş gibi görünüyor. Bu nedenle ikisi arasında bir tercih yapmam gerekirse Paris'teki Arch de Triomphe'u tercih ediyorum.
Yazının bundan sonraki kısmında Katalan mimar Antoni Gaudi'nin sıradışı mimarisinden örneklere yer vermek istiyorum. Her ne kadar onun yapmış olduğu eserler 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkan Art Nouveau (Yeni Sanat) akımının bir parçası sayılsa da, bu binalar gördüğüm diğer Art Nouveau eserlere benzemiyor.
Örneğin yukarıdaki resimde yer alan, Viyana'da görmüş olduğum bir başka Art Nouveau bina olan Secession bana hiçbir şey hissettirmezken, Gaudi'nin binalarının kendine özgü tarzı bende hayranlık uyandırıyor.
Benim için Gaudi'nin eserleri sürrealizm akımının en önemli temsilcisi Katalan ressam Salvador Dali'nin tablolarının vücut bulmuş hali gibi. Salvador Dali deyince susmam mümkün değil. Eğer bu konu ilginizi çekiyorsa "Salvador Dali'nin Evrenine Yolculuk" isimli yazımı okuyabilirsiniz:
Gaudi'nin eserlerinden bahsederken ilk olarak Casa Battlo (yukarıdaki fotoğrafta sağdan ikinci apartman) ile başlamak istiyorum. Gaudi'nin Battlo ailesi için yapmış olduğu bu ev, gerçekten görülmeye değer. Benim çekmiş olduğum fotoğraf çok iyi değil, internette bu isimle arama yaptığınızda çok daha net fotoğraflar bulabilirsiniz. Binanın iç kısmı da apayrı bir sanat eseri olduğundan bu fotoğrafları da mutlaka incelemelisiniz.
Yukarıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz Casa Mila ise yine Gaudi tarafından Katalonya'nın zenginlerinden Pere Mila için inşa edilmiş. Casa Battlo için söylediklerim burada da geçerli, bu binanın iç kısmına ilişkin fotoğrafları da mutlaka incelemelisiniz.
1900-1914 yılları arasında Güell ailesi için inşa edilmiş olan Park Güell de yine Gaudi denildiğinde ilk akla gelen yerlerden biri. Barselona'ya gelen tüm turistleri kendine çeken bu komplekste yukarıdaki fotoğraflarda görebileceğiniz tarzda binalar yer alıyor. Sizce de bu binalar Hansel ve Gratel hikayesindeki şekerden evleri andırmıyor mu :)
Binaların bulunduğu alanda çok büyük ve güzel bir park var. Burada vakit geçirmek de çok keyifli. Parkın en üst kısmına çıktığınızda ise harika bir Barselona ve Akdeniz manzarası ile karşılaşıyorsunuz.
Sıra geldi Gaudi'nin en ünlü eserine: La Sagrada Familia (Kutsal Aile) Kilisesi. Yapımına 1882 yılında başlanan bu kilise, Gaudi'nin ölümü ile yarım kalmış. Gaudi'nin ölümü ise çok trajik, Gaudi, 1926 yılında bir tramvayın altında kalıyor. O yıllarda bir trafik kazası geçirerek ölmek çok istisnai bir durum olmalı.
Diyeceksiniz ki, 1926 yılında Gaudi'nin ölümü ile yarım kalan bu kilise ne zaman tamamlanıyor? Hiçbir zaman! La Sagrada Familia'nın inşaası hala bitmedi, bu nedenle halk arasında "bitmeyen kilise" olarak anılıyor. Mimarlar Gaudi'nin mimarisinin sırrını çözüp, kiliseyi onun hayal ettiği modele uygun bir şekilde yapmaya çalışırken neredeyse bir asır geçiyor. Kilisenin 10 yıl sonra bitmesi öngörülüyor.
Bitmeyen kilise denildiğinde aklıma, Milano'da görmüş olduğum Duomo geliyor. Zira bu katedralin yapımına 1386 yılında başlanıyor ve 1900'lü yılların başında tamamlanıyor. Yani yapımı 600 yıl sürüyor.
Konuyu dağıtmak istemem ama, katedralin her yerinde yer alan mermer işlemelerden bir örneğe yer vererek 600 yıllık emeğe değdiğini göstermek istiyorum.
La Sagrada Familia henüz bitmemiş olsa da Barselona'ya gelen tüm turistlerin akınına uğruyor. Kilise, Unesco Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor.
Barselona eğlence hayatı ile öne çıkan ve bu nedenle gençlerin seyahat etmeyi en çok sevdiği yerlerden biri olsa da bu benim ilgi alanım dışında kaldığından size bu konuda tavsiyeler veremiyorum. Ben sabahları erkenden kalkıp bütün gün sokakları, tarihi eserleri, müzeleri gezen, akşamları da yorgunluktan erkenden sızan sıkıcı bir turistim :) Ama gezmek kadar eğlenmek de önemli diyorsanız, Barselona sizin için doğru bir tercih olacaktır.
İspanya'dan bu kadar bahsetmişken, kapanışı 1970'lerden çok sevdiğim bir İspanyolca şarkı ile yapıyorum. Her ne kadar şarkının adı olan "Porque te vas" "Çünkü gidiyorsun" anlamına gelse ve bu bir ayrılık şarkısı olsa da, soundu çok tatlı ve dinlemesi çok keyifli :) Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyorum, gracias!
Yorumlar
Yorum Gönder