Arc de Triomphe |
Hayatımda en çok görmek istediğim şehir Paris'ti. Paris'e gittiğimde heyecandan yerimde duramıyordum. Paris'te önceliği Champs-Elysee (Şanzelize), Arc de Triomphe ve Eyfel Kulesi gibi Paris'in meşhur simgelerine vermek istedim.
Yukarıdaki resimde Arc de Triomphe'u görmektesiniz. Arc de Triomphe, 1836 yılında tamamlanmış olup, Napoleon'un 1806'da Austerlitz'deki zaferini simgelemektedir. Arc de Triomphe Champs-Elysee Caddesi'nin sonunda yer almaktadır.
Champs-Elysee |
Paris'e giderken görmek istediğim en son şey Eyfel Kulesi'ydi. Benim için gereksiz bir demir yığını olan bu kuleyi yakından gördüğümde kesinlikle fikrim değişti. Bu devasa yapı benim de kalbimi kazanmayı başardı.
Eyfel Kulesi Gustave Eiffel tarafından 1889 uluslararası bir fuar için inşa edilmiştir. Sonrasında popülaritesi fuarı aşmış ve Fransa'nın simgesi haline gelmiştir.
Eyfel Kulesi Gustave Eiffel tarafından 1889 uluslararası bir fuar için inşa edilmiştir. Sonrasında popülaritesi fuarı aşmış ve Fransa'nın simgesi haline gelmiştir.
Eyfel Kulesi Paris'in batısında, Champs-Elysees yakınlarında bulunmaktadır. Champs-Elysee'nin sonunda yer alan Arc de Triomphe'un hemen yanındaki Av Marceu Caddesini takip ettiğinizde 10-15 dakika içinde Eyfel Kulesi'ne ulaşabilirsiniz.
Cumhuriyet Meydanı |
Paris'te bir günümü hiçbir yere gitmeyi amaçlamaksızın sadece Paris sokaklarında yürümeye ayırdım. Birbiririnden güzel tarihi binalarıyla Paris, o eski güzelliğini koruyabilmiş çok özel bir şehir. Biz İstanbul'da tüm eski binaları yıkarken Paris'in tarihi apartmanları sapasağlam yerinde duruyor.
Paris'in en sevdiğim yönü, eski şehir merkezini yeni yapılarla kirletmek yerine iş merkezlerinin şehrin diğer tarafına inşa edilmesi oldu. Bu alanda modern iş merkezleri bulunuyor. Bu alan klasik iş merkezlerinden çok farklı orjinal bir stile sahip olduğundan, burası da şehir merkezi gibi çok fazla turist çekiyor.
Grande Arche |
Grande Arche'ın bulunduğu alandan Arc de Triomphe'un görünüşü.
Paris'te en çok görmek istediğim yerlerden biri Notre Dame Kilisesi'ydi. Notre Dame Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri. Notre Dame'ın yapımına 1163 yılında başlanmış ve yapı 14. yy'da tamamlanmış.
Küçükken Notre Dame'ın Kamburu'nu okuduğumdan beri hep Notre Dame'ın nasıl bir yer olduğunu hayal ederdim. Notre Dame'ı incelerken bu romanın kahramanları olan Quasimodo ve Esmeralda'yı hayal ettim. Bu yüzden burada bulunmak benim hayatımın en özel anlarından biriydi.
Sacré Cœur Bazilikası |
Paris'te görülebilecek en güzel yapılardan biri Sacré Cœur Bazilikası. Sacré Cœur, Fransızca'da kutsal kalp anlamını taşıyor. Sacré Cœur, Paris'in Montmarte isimli kısmında yer alıyor.
Nasıl İstanbul'da her köşebaşında bir dönerci bulunmakta ise, Paris'te de her köşe başında bir krepçi görmeniz mümkün.
Burası da Sefiller'in yazarı Victor Hugo'nun yaşadığı ev.
Moulin Rouge |
Yukarıdaki resimde Paris eğlence hayatının sembolü Moulin Rouge'u görmektesiniz.
Paris'te metro istasyonlarının girişleri gerçekten çok şık. Ama istasyonlar için aynı şeyi söylemem mümkün değil. Oldukça eski bir metro olan Paris metrosu bakımsız ve korkutucu. Gece orada tek başınıza yürümek istemezsiniz.
Paris metrosu ile ilgili yalnızca kötü izlenimlerim yok tabii ki. Örneğin metroda yukarıdaki resimlerde görmüş olduğunuz müzisyenleri dinlemek çok keyifliydi.
Paris'in, Fransa'nın hatta dünyanın en iyi müzelerinden biri olan Louvre Müzesi, Paris'e gidildiğinde kesinlikle atlanmaması gereken bir yer.
Yukarıda Louvre Müzesi'nin meşhur piramidini görmektesiniz. Müze girişi buradan sağlanıyor. Louvre Müzesi biletleri tüm gün geçerli. Bu devasa müzeyi gezerken yorulduğunuzda dışarı çıkıp dinlenebilir, yemek yeyip geri dönebilirsiniz.
Louvre Müzesi Sen Nehri kıyısında yer almaktadır. Louvre Müzesi ilk şekliyle 1190-1204 yılları arasında inşa edilmiştir. 16. yy'da kraliyet merkezi haline gelen yapı, Fransız Devrimi'nden sonra, 1793'te müzeye dönüştürülmüştür.
Louvre Müzesi o kadar büyük ki, bir günün tamamını burada geçirseniz dahi müzenin tamamını görmeniz olanaksız. Eğer bu müze için bir gün ayırdıysanız, müze kataloğundan en önemli ve en çok merak ettiğiniz eserleri seçerek daha kısa bir program planlayabilirsiniz. Louvre Müzesi'ndeki en önemli eserler; Mona Lisa, Milo Venüsü ve Semadirek Nike Heykeli, Hammurabi Kanunları'nın yazılı olduğu taştır. Vaktiniz ne kadar az olursa olsun bu eserleri görmeyi ihmal etmeyin.
Louvre Müzesi'nde gördüğüm en etkileyici heykel Semadirekli Nike heykeli oldu. Bu heykel Yunanistan'ın Semadirek Adası'nda bulunduğu için bu ismi almıştır. Ben iyi bir fotoğrafçı olmadığım için bu muazzam heykeli çok iyi yansıtamamış olabilirim. Fakat devasa boyutta olduğunu ve her bir detayıyla büyüleyici olduğunu söyleyebilirim.
Milo Venüsü |
Bu da yine bir başka dünyaca ünlü eser. Milo Venüsü, Venüs yani Afrodit'i simgelemekte olup, dünyanın en iyi eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Yukarıda görmüş olduğunuz "Le Tibre" isimli heykel de en göz kamaştırıcı eserlerden biriydi.
Özellikle detayları incelediğinizde hayran kalmamak olanaksız.
Yukarıda Leonardo da Vinci'nin en meşhur eseri Mona Lisa'yı görmektesiniz. Mona Lisa en merak ettiğim eserlerden biriydi. Ancak gerek çok küçük boyutlarda olması, gerekse önünde büyük bir kalabalık olması nedeniyle çok fazla inceleme şansım olmadı.
Mona Lisa'nın İtalyanca'daki orijinal adı "La Gioconda". Giocaonda, Giocondo'nun kadınlar için kullanılan versiyonu. Bu meşhur resme konu olan Gioconda'nın, İtalyan tacir Giocondo'nun eşi Lisa Gioconda olduğu düşünülmektedir. Başındaki Mona ise Madonna yani Meryem Ana'dan türetilmiş bir sözcüktür. Yapılan hesaplamalara göre bu tablo yapıldığında Lisa'nın 24 yaşında olduğu düşünülmektedir.
Mona Lisa'nın İtalyanca'daki orijinal adı "La Gioconda". Giocaonda, Giocondo'nun kadınlar için kullanılan versiyonu. Bu meşhur resme konu olan Gioconda'nın, İtalyan tacir Giocondo'nun eşi Lisa Gioconda olduğu düşünülmektedir. Başındaki Mona ise Madonna yani Meryem Ana'dan türetilmiş bir sözcüktür. Yapılan hesaplamalara göre bu tablo yapıldığında Lisa'nın 24 yaşında olduğu düşünülmektedir.
Yukarıdaki resimde Hammurabi Kanunları'nın yazılı bulunduğu taşı görmektesiniz. Bilindiği üzere Hammurabi Kanunları dünyanın en eski yazılı kanunlarından biridir.
Hammurabi Kanunları, Babil Kralı Hammurabi tarafında M.Ö. 18. yy'da göze göz dişe diş anlayışına göre düzenlenmiştir. Örneğin bir kimse diğerinin gözünü kör ederse, ceza olarak onun da gözü kör edilecektir. Bir kimse diğerinin bir kemiğini kırarsa ceza olarak onun da kemiği kırılacaktır.
Hammurabi Kanunları, Babil Kralı Hammurabi tarafında M.Ö. 18. yy'da göze göz dişe diş anlayışına göre düzenlenmiştir. Örneğin bir kimse diğerinin gözünü kör ederse, ceza olarak onun da gözü kör edilecektir. Bir kimse diğerinin bir kemiğini kırarsa ceza olarak onun da kemiği kırılacaktır.
Hammurabi Kanunları'nın yazılı olduğu taşın hemen yanında bu kanunların bir kısmının yazılı olduğu bir metin bulunmaktadır. Ancak bu metin Fransızca. Louvre Müzesi'nin en kötü yanı, Fransızca dışında hiçbir dile yer vermemiş olması. Bu nedenle müzedeki eserleri anlamaya çalışırken biraz zorlandım.
Louvre Müzesi'nde dikkatimi çeken bir başka eser yukarıda görmüş olduğunuz bu lahit oldu. Bu lahit bende mutlu bir hayat yaşamış ve yine mutlu bir şekilde ölmüş bir çift izlenimini uyandırdı.
Bu resimde, üst kısımda görmüş olduğunuz frizler bir zamanlar İzmir Efes'te yer alan, ancak parçalanarak yurt dışına kaçırılan Artemis Tapınağı'ndan. Yine resimde alt kısımda görmüş olduğunuz frizler ise Aydın'da bulunan Milet Antik Kenti'nden.
Paris'e gittiğinizde görmeniz gereken yerlerden bir diğeri ise Versailles (Versay) Sarayı. Tıpkı Louvre Müzesi gibi buraya da bir gün ayırmanız gerekli.
Yukarıdaki resimlerde Versay Sarayı'ndaki odalardan iki örnek görmektesiniz. İstanbul'daki sarayların dekorasyonunu aşırı ihtişamlı bulurdum. Bunun Osmanlı ile ilgili bir durum olduğunu düşünürdüm. Fakat Versay Sarayı'nı görünce bunun o döneme ait bir üslup olduğunu daha iyi anlamış oldum.
Versay Sarayı devasa bir bahçeye sahip ve bahçesi de en az saray kadar ünlü. Bu bahçeyi dilerseniz yürüyerek dilerseniz hemen sarayın önünden kalkan üstü açık otobüslerle gezebilirsiniz.
Versay Sarayı'nın bahçesindeki turunuzda küçük bir köşk ile karşılaşacaksınız. Burası kraliçe Marie Antoinette'e ait. Yukarıda bu binada yer alan odalardan birinin fotoğrafını görmektesiniz.
Marie Antoinette'i meşhur "Ekmek yoksa pasta yesinler" sözü ile tanıyoruz. Marie Antoinette, kral 16. Louis'nin eşidir. 1789'da Fransız Devrimi gerçekleştiğinde kral ve kraliçe devrimciler tarafından giyotinle öldürüldüler.
Marie Antoinette Viyanalı ve 16. Louis ile evlenerek Paris'e gelmiş. Viyana'ya gittiğimde Marie Antoinette'in haklı ve masum olduğunun çok sıkı bir şekilde savunulduğunu gördüm. Onun o meşhur sözü söylerken kötü bir niyeti olmadığı, hayatı boyunca saraydan çıkmadığı için halkın ekmek bulamayacağını düşünemediği söyleniyordu.
"Chanson" denilen romantik Fransız şarkılarına bayılıyorum. Buna istinaden, Paris turunu bitirirken kapanışı Joe Dassin'dan bir chanson ile yapmak istedim. Au revoir!
Yorumlar
Yorum Gönder