Tarihi 10.000 yıl öncesine dayanan ve 1981 yılında 1. derecede sit alanı ilan edilen Hasankeyf, mağara evleri ile ünlü bir şehir. Bunun dışında maalesef sular altında kalacak olması ile ünlü.
Hasankeyf Dicle Nehri kenarına kurulmuş bir kent. Eskiden bu nehir ulaşım ve ticaret amacıyla da kullanılıyordu.
Eskiden burada, Dicle Nehri üzerinde, tarihi bir köprü bulunuyordu. Fakat günümüze yalnızca kalıntıları kalmıştır.
Günümüzde Dicle Nehri üzerine Ilısu Barajı yapılması planlanmaktadır. Ilısu Barajı yeni bir proje değil, ilk adımlar 1954 yılına dayanmaktadır. Yıllardır yapılan çalışmalarda son aşamaya gelinmiştir.
Belki uzaktan baktığımızda bir şehrin sular altında kalması çok anlam ifade etmezken, oraya gidip kendi gözünüzle gördüğünde böyle bir tarihin sular altında kalacak olması yürek burkuyor.
Hasankeyf'te binlerce mağara evi bulunmaktadır. Çok yakın geçmişe kadar bu mağaraların insanlarla dolu olduğunu düşünmek inanılmaz. Ilısu Barajı Projesi nedeniyle günümüzde bu mağaralar tahliye edilmiş durumda.
Eskiden Hasankeyf'te çokça Süryani yaşamaktaydı. Hatta 4. yy'da Hasankeyf Süryani Psikoposluğu'nun merkezi konumundaydı. 640 yılında Müslümanlar tarafından ele geçirilen şehir, 1515 yılında Osmanlı topraklarının bir parçası haline gelmiştir. Önceleri Mardin Midyat'a bağlı olan Hasankeyf 1990 yılında Batman'ın il olmasıyla Batman'ın ilçesi konumuna gelmiştir.
Hasankeyf o kadar sıcak ki gündüz bırakın bu mağaraları gezmeyi dışarı çıkmak imkansız. Tabii bunda Temmuz ayında gitme hatasına düşmüş olmamın da etkisi var. Bu nedenle Hasankeyf'i gezmek isteyen turistler sabah gün doğumu ile birlikte uyanıyorlar. Ben de ya sabah 5'te uyanarak ya da akşam güneşin etkisi geçene kadar bekleyerek gezilerimi yapmaya çalıştım. Tüm bunlara rağmen Hasankeyf'i görmüş olmak her şeye değer.
Hasankeyfliler'in söylediğine göre burası eski bir Süryani Kilisesi. Tabelada ise Ermeni Kilisesi yazıyordu. Bunun sebebini sorduğumda her iki kesim de Ortodoks Hristiyan olduğu için Süryaniler ve Ermeniler'in karıştırıldığı söylendi. Bunlar bir yana, tarihi kilisenin bu hale geldiğini görmek insanın içini acıtıyor.
Hasankeyf sokaklarında dolaşırken yanıma gelen bu ufaklık bana rehberlik yaptı. Her şeyi öylesine ezberlemiş ki hayran olmamak imkansız.
Aynı şeyi Midyat'ta da yaşamıştım. Midyat merkeze iner inmez yanıma gelen iki küçük kız bir çırpıda bana bu şehrin tarihini anlatmıştı.
Hasankeyf'in mağaralar bölümünde ise bize yerel rehber Çoban Ali eşlik etti. Çoban onun lakabı ve herkese kendini bu şekilde tanıtıyor. Hasankeyf'te Çoban Ali'yi tanımayan yok. Hasankeyf mağaraları su altında kalacağı için herkes mağaraları terk etmişken o hala inatla doğduğu mağarada yaşıyor.
Çoban Ali'nin ünü Hasankeyf sınırlarını aşmış durumda. Çoban Ali gerek Hasankeyf'e gelen yerli ve yabancı turistlere gerekse katıldığı programlarda ekran başındaki insanlara Hasankeyf'i tanıtıyor, ayrıca yanık sesiyle türküler okuyor.
Doğup büyüdüğü kente böylesine sahip çıkan, her yerde sesini duyurmanın yollarını ayıran Çoban Ali gerçekten şapka çıkarılacak bir insan.
Hasankeyf'e gelmişken çok yakında bulunan Mardin ve Midyat'a da uğramalısınız. Ben Mardin'den başlayarak Midyat'a gidip, oradan da Hasankeyf'e geçmiştim. Böylece bir taşla üç kuş vurmuş olacaksınız.
Sözün kısası, Hasankeyf sular altına gömülmeden önce, hala vakit varken gelin bu binlerce yıllık şehri görün. İnanın hiç pişman olmayacaksınız.
Yorumlar
Yorum Gönder