Ana içeriğe atla

Likya Yolu: Ovacık (Fethiye)-Patara (Kaş) Etabı

Muğla'nın Fethiye ilçesindeki Ovacık mevkiinden Antalya'nın Konyaaltı ilçesindeki Geyikbayırı Mahallesi'ne uzanan Likya Yolu Türkiye'nin ilk yürüyüş yoludur. 

535 km uzunluğundaki Likya Yolu'nu yürümek bir ay sürdüğünden tamamını tek seferde bitirmek zor. Ben size bu yazıda Likya Yolu'nun birinci etabı olan Ovacık-Patara arasındaki bölümünü anlatacağım.


Likya Yolu'nun yaratıcısı İngiliz tarihçi Kate Clow'dur. 1999 yılında bu yolu işaretleyerek rotayı oluşturmuştur. Sonrasında bu bölgeye yerleşerek Türk vatandaşlığına geçmiş ve Kardelen Karlı ismini almıştır. Onun sayesinde Likya Yolu Türkiye'nin en önemli turizm rotası haline gelmiş; bu bölgede yaşayan halkın kalkınmasına da katkı sağlamıştır. Yani Türk vatandaşı olarak doğan birçok kişiden daha çok Türkiye'ye hizmet etmiştir. 


Ovacık'tan başladığımız Likya Yolu yürüyüşünde Kozağaç'a doğru ilerlerken mükemmel bir Ölüdeniz manzarası ile güne başlamış olduk. 


Yolun bu kısmında uzun bir tırmanış gerçekleştiriyorsunuz. Bu patika yol incecik ve zemini taşlarla kaplı olduğundan dikkatli yürümelisiniz.

Kozağaç'a ulaştığınızda Halil'in Yeri'nde gözleme yemenizi tavsiye ediyorum. İnanılmaz güzel otlu gözleme yapıyorlar. Zaten Ovacık'tan buraya yürümeniz yaklaşık 4 saat süreceğinden acıkmış olacaksınız. 

Likya Yolu'nu sırtınızda çadırınız ve kamp ekipmanlarınız ile yürüyerek akşamları çadırda konaklamayı tercih edebilirsiniz. Ama bunun için hem kamp tecrübeniz olmalı hem de ağır çantalarla uzun yürüyüşleri yapabilecek kondisyonda olmalısınız. Yolun bazı kısımlarının ormanlık alanlardan ya da yüksek alanlardaki incecik patikalardan geçtiğini, bazen de metrelerce yukarı dik bir yürüyüş gerektiğini bilerek gitmelisiniz. 

Çadırda konaklayarak yürümek istemezseniz güzergaha yakın yerlerdeki konaklama tesislerinde kalabilirsiniz. Biz de ilk günkü yürüyüşümüzü Faralya yakınlarında sonlandırarak otele geçtik. 

İkinci günün hedefi Faralya'dan Kabak Koyu'na yürümekti. Ben ikinci gün rotasını çok sevdim. Çünkü bol bol ağaçlık alanlardan yürüdük. 


Likya Yolu antik yollar ve patikaların birleşiminden oluşuyor. Bu nedenle yukarıdaki fotoğrafta olduğu gibi yolun bazı bölümlerinde antik yolun taş döşemelerinin kalıntılarını görebilirsiniz. 


Bu güzergahın sonunda Kabak Koyu'na ulaşılmaktadır. Ancak Kabak Koyu'na doğru ilerlerken ortalama bir saat mesafe kala güzel bir şelale bulunuyor. Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz yol ayrımına geldiğinizde sağdan aşağıya doğru yürüyerek şelaleye ulaşabilir, sonra tekrar bu noktaya geri gelerek Kabak Koyu güzergahında yürümeye devam edebilirsiniz.


Şelalenin bulunduğu yere inmek biraz sıkıntılı. Çünkü buraya şelalenin yanındaki taşlara oturarak dikkatli bir şekilde inmelisiniz. Çok yüksek değil ama çok dik. 

Yolun buradan sonrası çok keyifli, çünkü şelaleden ayrılıp yol ayrımına geri döndükten sonra Kabak Koyu'na doğru muhteşem manzaralar eşliğinde inişe geçiyorsunuz. Ben yıllar önce, tam tersi istikamette, Kabak Koyu'ndan şelale yönüne doğru yürüdüğümden tırmanış için aynı şeyi söyleyemeyeceğim :)

Nihayet Kabak Koyu'na ulaştığımızda ikinci günün rotasını tamamlamış olduk. Likya Yolu rotalarının koylara uzanması sizi bu yolu yazın yürüme hatasına düşürmesin. Likya Yolu'nu ilkbaharda veya sonbaharda yürümelisiniz. Çünkü yazın çok sıcak oluyor. Biz Nisan ayında dahi bazı etaplarda sıcak hava nedeniyle zorlandık. Bu nedenle Mayıs-Eylül ayları arasında yürüyüş tavsiye edilmiyor. Zaten Antalya'da ilkbahar ve sonbaharda da denize girebilirsiniz.

Üçüncü gün Alınca Köyü rotasını yürüdük. Bu rotada da güzel manzaralar bize eşlik etti. Likya Yolu çok popüler olduğundan birçok tur şirketi Likya Yolu yürüyüş turları düzenliyor. Katılacağınız turun şartlarını, günlük kaç km yüründüğünü vs kendi kondisyonunuza göre belirlemelisiniz. 

Likya Yolu baştan sona işaret ve levhalarla donatılmış olduğundan bu işaretleri takip ederek, herhangi bir tura katılmadan, kendiniz de bu yolu yürüyebilirsiniz. Bunun için taş veya ağaç üzerine konulan kırmızı-beyaz işaretleri gözden kaçırmamanız gerekmektedir. Ayrıca bu işaretler çizim şekline göre düz veya sağa ya da sola gitmeniz gerektiğini belirttiğinden rotanızı buna göre belirlemelisiniz. Bazen yağmur vs doğal koşullar bu işaretlerin silikleşmesine neden olabiliyor. Bu nedenle dikkatinizi yola vermelisiniz. 

Bu parkuru herhangi bir tura katılmadan işaretleri takip ederek kendiniz yürümek istiyorsanız en az üç kişi gitmelisiniz. Bu aslında trekking ve kamp için genel bir kural. Çünkü ekipten biri yaralandığında veya herhangi bir sağlık sorunu yaşadığında birinin onun yanında kalması, diğerinin de yardım aramaya gitmesi en güvenli seçenek olacaktır. Yolun bazı kısımlarında telefonunuzun çekmeyeceğini, bu nedenle tek başınıza yardım istemenin mümkün olamayabileceğini unutmamalısınız. Elbette ilkbahar ve sonbaharda birçok yürüyüşçü ile karşılaşma olasılığınız yüksek. Ancak işinizi şansa bırakmamalısınız. 

Yürüyüşün dördüncü gününde rotamız Gelemiş üzerinden Patara'ya uzanıyordu. Bu rota üzerinde antik çağdan kalma su kemerlerini görmek çok güzel bir tecrübe oldu. Dağlardaki sular su kemerlerine döşenen borular vasıtasıyla şehirlere ulaştırıyordu, o dönemler için gerçek bir mühendislik harikası. Bu su kemerleri Fırnaz Koyu'nun yukarısında bulunuyor.

Patara sahiline uzanan bu güzergah büyük ölçüde açık alanlardan geçtiğinden sıcak hava bizi çok zorladı. Bu nedenle yanınızda su taşımayı unutmayın. Çünkü çeşmelere çok sık rastlanmıyor ve su satın alabileceğiniz yerler arasında uzun mesafeler olabiliyor. 

Patara'ya ulaştığınızda öncelikle Patara Antik Kenti'nin kalıntıları ile karşılaşıyor; devamında ise Patara'nın muhteşem kumsalına ulaşıyorsunuz. Burası oldukça uzun bir sahil ve incecik kumlardan oluşuyor. 

Patara sahilinde ayrıca kum tepeleri bulunuyor. Denizin yanında bir çöl görüntüsü veren bu kum tepeleri özellikle akşam gün batımının izlenebileceği favori noktalardan biri. Böylelikle Patara'da gün batımı eşliğinde Likya Yolu yürüyüşünün ilk etabını sonlandırmış oluyoruz. 

Sonbaharda Likya Yolu'nun başka bir etabıyla bu yürüyüşe devam etmek istiyorum. Ancak geçtiğimiz ay düşerek dizimi sakatlamam nedeniyle şimdilik böyle uzun yürüyüşler yapmam mümkün değil. Umarım dizim tamamen iyileşir ve sonbaharda Likya Yolu'nun başka bir bölümünü anlatan bir devam yazısı paylaşabilirim. 

Likya Yolu üzerinde birçok antik kent bulunuyor. Yukarıdaki fotoğrafta, ilk etabın sonunda bizi karşılayan, Patara Antik Kenti'nin girişindeki tarihi kapının fotoğrafını paylaşıyorum. Ben gerek bu yürüyüşte gerekse daha önceki Antalya seyahatlerimde bazı Likya kentlerini gezdim. Ancak bu yazıyı yalnızca Likya Yolu'na ayırdığımdan Likya'nın tarihinden ve antik kentlerinden bir sonraki yazıda bahsedeceğim. 

Bu arada, Likya Yolu kadar muhteşem başka bir yürüyüş rotası ise Karya Yolu. İç Karya Yolu olarak adlandırılan Latmos'tan bahsettiğim yazımın da ilginizi çekebileceğini düşündüğümden linkini paylaşıyorum: Latmos'ta Keşişlerin İzinde 

Yorumlar

Yorum Gönder