Aydın ve Muğla illeri sınırları içerisinde yer alan Latmos, hem doğası hem de tarihi bakımından çok özel bir yer. Bir önceki yazıda Latmos'taki antik kentlerden bahsetmiştim. Bu yazıda ise antik çağda Latmos olarak adlandırılan Beşparmak Dağları'nda gezerek bir zamanlar bu bölgede yaşayan Hristiyan keşişlerin izlerini süreceğiz.
M.S. 7. yüzyıldan itibaren Sina Yarımadası (Mısır) ve Arap Yarımadası'ndan gelen Hristiyan keşişler Latmos'a yerleşmiştir. O dönemde bu topraklarda Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu hüküm sürmekteydi. Latmos'un engebeli ve kayalık bir arazi olması keşişlerin insanlardan uzak yaşamalarına olanak sağlamıştır. Buraya geldikten sonra inşa ettikleri manastır, kilise ve şapellerden bir kısmının kalıntıları halen mevcuttur.
Latmos çok geniş bir coğrafya olduğundan, bu eserlerin tamamını görmek isterseniz dağlarda uzun yürüyüşler yapmaya hazırlıklı olmalısınız. Ben Muğla ili Milas ilçesindeki Kapıkırı Köyü'nde kaldım ve birkaç gün boyunca farklı rotaları takip ettiğimiz yürüyüşler ile bölgeyi gezme fırsatı buldum. Buradaki eserler büyük bir alana yayıldığından tamamını bir günde görmek mümkün olmuyor.
Latmos'taki en büyük manastır Yediler Manastırı'dır. Bu manastır M.S. 10. yüzyılda inşa edilmiştir. Buraya Milas'ın Karahayıt Köyü'nden yapacağınız iki saatlik bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz.
Her ne kadar manastır harabe haline gelmiş ise de; bir zamanlar ne kadar büyük olduğu kalıntılarıdan anlaşılabilmektedir.
Yediler Manastırı'nın yakınında Yediler Mağarası bulunmaktadır. Yukarıdaki fotoğrafta görüleceği üzere burası büyük bir kayanın içi oyularak inşa edilmiştir.
Kubbesinde ise Hristiyanlık ile ilgili freskler bulunmaktadır. Örneğin; yukarıdaki fotoğrafta İsa'nın vaftiz edilişini tasvir eden bir fresk bulunmaktadır.
Yine, Yediler Mağarası'nın kubbesinde bulunan bir başka fresk ise yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz İsa'nın çarmıha gerilişi sahnesidir. Bu freskler büyük ölçüde tahrip edilmiş, özellikle insan figürlerinin yüzleri ve gözleri kasten oyulmuştur. Bu tahribata rağmen bazı kısımları görülebilmektedir.
Latmos'ta bu şekilde büyük kayalar oyularak şekillendirilmiş ve Hristiyanlık konulu freskler ile bezenmiş birçok mağara daha bulunmaktadır. Bunlardan bir diğeri ise Pantokrator Mağarası'dır. Pantokrator Mağarası Latmos'un eski yerleşim alanına yakın bir yerde bulunmaktadır. Buraya Milas'ın Kapıkırı Köyü'nden yapacağınız 2-3 saatlik bir yürüyüşle ulaşabilirsiniz.
Mağaranın kubbesinde İsa'nın göğe yükselişini tasvir eden bir fresk bulunmaktadır. Fakat burada da frekslerin tahrip edilmesi nedeniyle figürleri anlamlandırmak zorlaşıyor. Yüzlerce yıllık bu freskler doğadaki her türlü koşula dayanırken insan eliyle tahrip edilmiştir.
Pantokrator kelimesi Yunanca "her şey, bütün, tüm" anlamlarına gelen "pan" ve "güç, iktidar" anlamlarına gelen "kratos" kelimelerinden türetilmiştir. Yine Yunanca "autokrator" ise "gücü tek başına elinde bulunduran" anlamına gelmekte olup, Türkçe'de de "otokrat" olarak kullanılmaktadır. İsa'nın sıfatlarından biri olan pantokrator "kainatın efendisi" anlamına gelmektedir.
Bölgede yer alan mağaralardan bir diğeri ise Gökkaya Mağarası'dır. Bu mağaradaki freskler diğer mağaralardan farklı. Çünkü burada insan tasvirleri bulunmuyor, çeşitli çizimler ve semboller yer alıyor. Bu durum M.S. 717-843 yılları arasında gerçekleşen ikonaklazm hareketinin bir yansımasıdır.
İkonaklazm "tasvir kırıcılık" anlamına gelmektedir. Bu dönemde insan tasvir eden resimler ve heykeller yasaklanmıştır. Bunların Hristiyanlık öncesindeki pagan kültüre ait olduğu savunulmuştur. Bildiğiniz üzere Müslümanlık'ta da Allah, peygamber ve diğer kişilerin yüzlerinin tasvir edilmesi yasaktır. Ancak Hristiyanlar daha sonrasında bu görüşten vazgeçerek yeniden ikonalar tasvir etmeye başlamışlardır.
Buraya kadar bahsettiğim yerler Latmos'un Muğla ili Milas ilçesi sınırları içerisinde kalan bölümlerine aitti. Latmos yürüyüşlerinden bir diğerini ise Aydın ilinin Bağarcık Köyü'nden başlayarak gerçekleştirdik. Bu sayede Karya Yolu'nun harika bir etabını da yürümüş oldum.
Stylos Manastırı'na ulaşmak için Bağarcık Köyü'nden başlayan dağ yolunda saatlerce yürüdük. Ancak Stylos Manastırı'na ulaştıktan sonra manastırın bulunduğu tepeye tırmanmak da oldukça zordu. Dik bir yolda nemli toprağın üzerindeki kurumuş çam yaprakları ayaklarımızın kaymasına neden oluyordu. Burada da freskler var ancak bulunduğu yerin tehlikeli olduğunu düşündüğüm için fotoğraflarını çekemedim :)
Stylos Manastırı'nı gördükten sonra Milas'ın Karahayıt Köyü'ne yürüyerek döndük. Bu yürüyüş de yine saatler sürdü.
Latmos'ta bir günde 20 kilometreden fazla yürüyerek bu keşifleri gerçekleştirdik. Tabii ki buradaki yürüyüş düz yolda yürümekten çok daha fazla efor gerektiriyor. Bu nedenle günde 10 saatimiz bu dağlarda geçti. Ancak tarihi eserlerin peşinde koşarken bu muhteşem coğrafyayı görmek de başka bir güzellik oldu.
Ben Latmos'u "coğrafya kokteyli" olarak adlandırıyorum. Çünkü bir kısmı yeşillikler ve sık ağaçlar, bir kısmı geniş kayalıklar ve bir kısmı ise düzlüklerden oluşuyor. Örneğin bir önceki fotoğrafta ormanın içindeyken yukarıdaki fotoğrafta ise her bir tarafı devasa kayalarla dolu bir alandayım.
Bu yazının konusu keşişlerin Latmos'ta yaptıkları kaya resimleriydi. Ancak Latmos'taki kaya resimleri keşişlerin buraya gelişi ile başlamadı. Burada binlerce yıllık kaya resimleri de bulunuyor. Örneğin yukarıdaki fotoğrafta yer alan mağarada görmüş olduğunuz çizimler yaklaşık 8 bin yıl öncesine ait. Bu nedenle Latmos'un tarih öncesi döneminin de ayrıca araştırılması gerekiyor.
Böylece Latmos yazımızın sonuna geldik. Son iki yazıda Karya topraklarındaydık. Bir sonraki yazıda ise Frigya'da olacağız.
Yorumlar
Yorum Gönder